Kuyucaklı Yusuf romanı, Anadolu insanını, yokluğu, yoksulluğu, sınıf farklılığını, adaletsizliği, çaresizliği tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Bana göre her edebi eser, topluma ayna tutmalı, şekillendiği toprakların izlerini taşımalıdır. Kuyucaklı Yusuf, onu her okuyana Türk insanı, yaşamı, köylüsü, aşkları, adaleti hakkında gerçekçi bilgiler sunmaktadır. Olayda anlatılan hiçbir şey, okuyanda gerçek değilmiş izlenimi vermemektedir. Oraların insanı olmasak da Edremit'i, Kuyucak'ı yakından tanımış oluyoruz, özellikle Hilmi Bey, Şakir, Kübra, Yusuf gibi insanlar ve onların yaşamlarına benzer yaşamlar ne yazık ki hala vardır. Adaletsizlik, gelir dağılımındaki dengesizlik, yokluk ve yoksulluk...
Sabahattin Ali, sanata toplumcu bir duyarlılıkla yaklaşmış, yaşadığı topraklara yabancı gibi bakmayıp onların diliyle, onların yaşamlarını bize anlatmıştır. Romanı okuduğumda Yusuf'un yerine kendimi koyarak hayatı gözden geçirdiğimde ondan dürüstlüğü boyun eğmezliği adaleti güven ve sadakati öğrendim, özellikle Şakir’in kurşunuyla Ali'nin hayata veda etmesi, Şakir’in bir hafta bile kalmadan hapisten babasının gücü sayesinde çıkması adalet sistemini sorgulamama neden oldu.