Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kader
Faber est suae quisque fortunae/Herkes kendi kaderinin mimarıdır.
Sayfa 144 - Konik
Vahdettin ve Atatürk karşı karşıya gelmişlerdir. Ama dost oldukları zaman da vardır. Kim ne dersen desin son padişah hazineyi soyup gitmedi. Gittiği yerlerde de Türkiye Devleti aleyhinde faaliyette bulunmadı, söz söylemedi. Bu sürgündeki hanedanın bir ananesi ve takdire değer tavrıdır. Bunları da bilmek gerekir.
Reklam
Şimdiki gençlere söylüyorum ,zahmetten kaçmayın .Tren mi var atlayın;yol mu var gidin .O yaşlarda yeni yerleri görmenin zevki başkadır .
- Tarihe merakı olmayan, tarih bilinci gelişmemiş bir toplumuz. Bunun sorumlusu kim? Eğitmenler mi, eğitim sistemi mi, aileler mi? - Anne babalar. Artık bayağı yüksek tahsilli bir jenerasyon da çıktı, ama değişen bir şey yok. Bizde yüksek tahsil ve para daha iyi barbekü partisi yapmak demek.
Tarım sebepsizce destek kesilmesine uğradı. ANAP iktidarının bu tasarrufu devam etti. Bir yandan köylü nüfusun üretmeyen kısmına gelişen enflasyonla eriyecek maaşlar bağlandı. Diğer taraftan kredi muslukları ciddi üretim için yetersiz ancak tüketime gidecek miktarda veriliyor. Zirai planlama yok. Çiftçinin keyfi bireysel ekimi ve edindiği ürünü yanlış tahminle pazara çıkıyor (daha doğrusu çıkamıyor). Göçen nüfus kentlerde kendi arasında tabakalara ayrılmış; birçok gencin yenileşen sanayi ve üretime ayak uydurması mümkün değil. 1940'ların sonunda başlayan gecekondulaşma 1950 ve 1960'lardaki muhafazakâr ama umutlu, bir şeyler arayan, kısmen eğitim görebilen, köyle temasını sürdürerek yaşayabilme karakterini kaybediyor. Gecekondu, varoş (bu Macarca kelime tam “slum” karşılığıdır; aslında surdışı yerleşim demektir) karakterine dönüştü. Büyük şehrin ploretaryası ve proleter sınıfı hayat görüşü ve dinamizmi ne dayanışma niteliğine sahip ne de endüstri devriminin beyazyakalılarına dönüşebiliyor. Bu siyasete de yansıyor. Oportünizm gerçek bir siyasalaşmayı önlüyor. Bu sadece liderler için değil, partilerin tabanında geçerli bir görünümdür.
Sayfa 274Kitabı okudu
250 syf.
·
Puan vermedi
Herkese selamlar, çok değerli bir kitabın incelemesi ile karşınızdayım. Hikmet Özdemir hocamızın yazmış olduğu eseri okuduktan sonra ilk söylediğim şey, son zamanlarda Atatürk'ü anlatan kitaplar arasında en iyisi olduğunu söyleyebilirim. Ki rahatlıkla söyleyebilirim ki İlber Ortaylı'nın "Atatürk" kitabından daha iyi. Bunu böyle söylememin sebeplerinden bahsedeyim biraz da. Baktığımız zaman kitapta sadece Atatürk şöyle savaşmış, şunu yapmışı anlatmaktan ziyade Atatürk'ün duygularına ve kişiliğine başkalarının ya da Atatürk'ün kendi hatıratlarından faydalanılarak değinilmiş. Oldukça kıymetli bir özellik, çünkü kitapta herkesin anlattıklarından yazdıklarından farklı bir bakış açısı ve bilgiler topluluğunun olduğunu söyleyebilirim. Özellikle kullanılan hatıratların kitap içerisindeki yerleşimi o kadar iyiydi ki, bu kitaba akıcılık kazandırmış. Adeta bir roman gibi okuyabilirsiniz, bu saydığım özelliklerinden dolayı. Lakin unutulmaması gereken bu bir tarih kitabı ve dümdüz okuyup geçmemelisiniz. Dikkatli okursanız, günümüzde yaşanan olaylara cevap dahi bulabilirsiniz.
Atatürk
AtatürkHikmet Özdemir · Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları · 02 okunma
Reklam
Türkler olmadan bir dünya tarihi yazmak mümkün değildir.
İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. Arkasında dürüstlük, doğal dostluk ve sıcaklık bırakırsa her zaman yaşar ve de anılır.
Sayfa 20 - Kronik KitapKitabı okuyor
"İnsanoğlunun en büyük icadı dildir diyeceğim ama belki de dil insanoğlunun icadı değil, biz onun yönlendirdiği bir organizmayız."
Sayfa 88 - Kronik Kitap, 50. Baskı
Değişmeyi, değiştirmeyi bileceksin. Konforundan vazgeçmeyi göze alacaksın. Kendi dünyanı yerinden kendin oynatacaksın. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır.
Sayfa 83 - Kronik Kitap, 50. Baskı
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.