İnsan bütün âlemlerin üstünde önemli ve değeri üstün bir varlıktır, çünkü Cenab-ı Zat kendi bütün arzu ettiği tecellileri insan yaratığında zuhura çıkarmayı diledi. Âlemlerin âlemi olan insan yaratığında âlemlerin, cin ve meleklerin ha- beri olmadığı özellikler vardı. Allah’ın mutlak olan vücudu maneviyesinden hâsıl olan insan, Hakkın bir minyatürü halinde göründü. Yalnız bu görüntü bütün âlemlerin kesafetleşmesi gibi, insan esmasında da görünür oldu. Bahsi geçen İnsan’ın tarifi bir inci ile misal verilmekte olup, Cenab-ı Bari’nin o inciye Celal ve heybeti ile nazar ettiği söylenir. Bir kızın erkeğe derinden, gözünü gözüne odaklayıp yahutta erkeğin kızın gözlerine gözünü kırpmadan baktığı gibi. O bakışlardan biri diğerinden fazlaca etkilenerek sevdiğinin önünde adeta heyecandan ve hicaptan erir gibi olur. Bunlar Cenab-ı Zatın insan vücudunda kendi mertebelerini ayan edip, insandan kendinin bilinip aşkını ilan etmesi, zaten misali yukarıda verdiğim gibi, Zat olanın sıfatlarda ve güzel esmalarıyla bilinip görünmesidir. Maksat insan unsuriyetinde yine zati eyilimidir ki, esma ve sıfatlar denilen Ulûhiyet bilincinin bir olan Vahdete inişidir. (Zat’a iniş) Vücud mertebesi olan Vahdetten halk ettiği insan ismine inip, İnsan’ı kendisine örtü etmesi ve maske olarak takınmasıdır. Demek ki, Celal ve heybetiyle inci denilen mertebe-i ruha tenezzül etmesiyle hâsıl ettiği fiziki bedende gizleyip, şekil gibi gördüğümüz unsurları kendi hakikati olan vücudunu yani zatını insanın dış görünümüyle gizlemiş oldu. Bir nevi tesettür, inci hakikat-i Muhammediyedir.
Pir Seyyid Mustafa Altun