Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk Edebiyatının En İyi 100 Romanı
Dün akşam Nahid Sırrı Örik'in Sultan Hamid Düşerken isimli kitabını okumaya başladım. Bu vesileyle size bir listeden bahsetmek istiyorum. Mutlaka bilenler vardır fakat bilmeyenler için de faydalı olabilir. 2017 yılında akademisyenler, yazarlar ve edebiyatçılardan oluşan bir ekiple Türk edebiyatının en iyi 100 romanı belirlenmiş. Biliyorum bu
Ego
Ego (burada anlam olarak benlik kabul edilmektedir), eğer sağlıklı idare edilirse tıpkı aşk gibi en itici kuvvetlerden birisidir. Ama enerji veren bir çekirdek olduğu unutulunca, rijit ve insanı esnemez hale getiren ağırlığı altında eziliyoruz. Bu, insanın kendisiyle yanlış bir tanışma biçimini ifade eder. Daha en başta yaralanan ve ezilen benlik daha sonraları da yaralayıp ezerek var oluş yollarını arıyor. Haliyle de kaçınılmaz olarak kibre dönüşüyor. Ego ile kibir birbirinden çok farklı şeylerdir. Kibir en basit anlamıyla büyüklenme demek. Geniş, göz alabildiğine yayılan ama kuru bir büyüklenme, bir çöl. Ego ise keşfedilecek sonsuz bahçedir. Güzel bakılıp ilgilenildiğinde sonsuza uzanan; büyürken “büyüklenme”yi de aşan bir diyalektiktir. Bizim, yani özellikle Doğu insanının kendi cebinde kaybettiği eski bir hazinedir ego. Muhammed İkbal’in ifadesiyle –bir kitabına da bu adı vermiştir- Gülşen i Raz ı Cedid’dir. Yani Yeni Sırlar Bahçesi. Girilmesiyle beraber insanı bir daha geri dönülmeyecek şekilde değiştiren bir olumlu tanışma, bir mukaddes kendine yolculuktur. İçimdeki büyücüdür ego. Avcumu kendi avcuma almaktır. “Bir kere de ben bakayım şu falıma, hep okundum; bir kere de kendim okuyayım kendimi,” diyen sestir. Dâhilden işitilen, tok ve babacan sesli bir ulaktır.
Reklam
Çıkmıştım yola varmak için bu bahçeye Sordum kendime yolun sonunu kaç kere Eğer bilseydim cennetin bahçesi böylesine güzel Başından bulurdum sevaplarıma birkaç sebep Şimdi kalbim güzelliğinle doldu Beni böyle yoransa sana getiren yoldu Her güzel betimlemeyi ben sana yordum Çünkü bendeki seni betimlerim sanıyordum Seni öyle anlatmak aslında ne zormuş İçindeki korkuları bir bana konuş İyileştirir mi her yaranı benden bir dokunuş Seni seviyorum ve bu bendeki en net duruş
Mutlu son?
Bir efsaneye göre bir kadın bir adama aşık olmuş. Ama ne kadın ne adam bunu fark edememiş. Yaşadıkları duygu yoğunluğu o kadar duygusuz yapmış ki onları aşkı görememişler. Ailesinden inanılmaz derecede sevgi almış, güzel, kibar bir kadın varmış. Annesi ve babası birbirine çok aşık bir çiftmiş. Bir erkek kardeşi ve bir ablası varmış. Ablası
“Seccadeni âteş haline getir de” diyor Mevlâna, “secde yeri temiz olsun”. Âteş arınmanın, aşk âteşin tecellisi. Divan edebiyatı baştan sona bir âteş hikâyesi. Yangın yerden çıkar, sevda gökten iner. Vahiy gibi, kalbin tabakaları arasından geçerek, tam ortasına kadar düşer. Ve indiği kalbi geldiği o yükseğe çeker. Âh, sıcak bir nefes. Gök kubbe döne döne yükselen âhların hararetinden tutuşarak dönmekte, âşıkların yüzü suyu hürmetine. Divan edebiyatı âteşin bahçesi. Şairlerin şiirleri âteşin gül bahçeleri. Gülleri âteş, gülşenleri âteş, ırmakları âteş, nefesleri, bülbülleri, demleri âteş. Âteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden Sultan Selim de yanmayı telkin etmekte. Âteş gül bahçesine dönüşmüyor; ama muhatabı İbrahim olmadıkça. Üstelik âteş sözcüğünü bilmek yanmaya mani değil. Âteş sözcüğünü bilmemek de yanmaya mani değil. Ama yine de herkes yanmayı telkin etmekte. Ya bir evliyamız ya da bir su kıyımız yoksa? Ne olacak peki? Yangında ilk kurtarılacak: Ah kalbimiz!
Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu
Şafak Türküsü
Beni burada arama anne Kapıda adımı sorma Saçlarına yıldız düşmüş Koparma enne, Ağlama. Kaç zamandır yüzüm tıraşlı Gözlerim Şafak beklerdim Uzarken ellerim
543 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.