babam gelirdi ve akşam olurdu.
bahçedeki akasya ağacı gün boyu biriktirdiği kuşları birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza.
siyah-beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam.
kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi.
ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım.
yalnızca gaz lambasıyla konuşan
bir diş gıcırtısıydı babam.
kapılar titreyerek açılır, titreyerek kapanırdı.
tanrıyı ve uzun konuşanları sevmezdi hiç.
babamdan yapılmış bir korkuydu dünya.
ben o zamanlar yalnızlığı gece sanırdım.
ne kadar susarsa o kadar terlerdi.
boncuk boncuk döktüğü ter,
hep uzağından geçen kadınların
içinde göveren gözleri miydi?
babam en çok kışa yakışırdı.
bütün oyunlarımız
başkalarının evlerine bir güzellemeydi.
annem babamın günahları için
bir namaz yumağı hâlâ.