Buhara Yanıyor kitabının devamı olan bu kitapta Moğol zulmünden ezilen, yıkılan devletin tekrar ayağa kalkmaya çalışması anlatılıyor. İlk kitapta olduğu gibi fitneler, tuzaklar ve iç karışıklıklar kol geziyor, iki Müslüman-Türk devletin birbiriyle savaşı yüzünden Moğollar’ın savaşsız bir şekilde yenmesi çok acı. Kardeş kardeşe, Müslüman Müslümana, Türk Türk’e düşüyor ve düşman kuvvetlerin yapamadığını içeriden kendi kendilerine yapıyorlar.
“Bir yanda Müslümanlığı ve Müslümanları yok etmeye çalışan Moğol putperestleri, diğer yandan küçük anlaşmazlıklar, yersiz kuşkular, asılsız endişeler yüzünden birbirlerine kıymaya hazırlanan din kardeşleri…. Müşterek düşmanlarını unutup birbirleriyle uğraşan Müslüman milletler…”
Dinleri, vatanları için eşlerinden, evlatlarından, canlarından, mallarından geçen bir avuç yiğitin zorluklar ve acılar içinde geçen hikayeleri okunmaya değer.
İncelememi kitaptan bir alıntı ile bitirmek istiyorum;
“Kutbeddin sus! Sözlerin yüreğimi yaralar. Ben bunca acıyı nereme gömeyim?”
“Gömecek yer mi yok, sultan pederim? Moğolların istilâ emellerini gömmek için açacağın çukura, acılarını da gömersin…”