"Bazı geçmişlere geç kalınır, geçmişin sükûta uğradıkça."
Merhaba ayçiçeklerim
Tarihin derinliklerine yolculuk yapmaya hazır mısınız? Çünkü sizi birazdan 1900 Osmanlı'sına götüreceğim Murat Terlemez/ Kasr-ı Dil-Küşâ
Kitabı ilk elime aldığımda dedim ki Allah Allah ne anlatıyor acaba, tarihi bir roman mı? Hatta dili ağırdır diye
Bu serinin ilk kitabını okuduktan sonra bu kitabı birazcık erteledim açıkçası.İlk kitapta benim için çok güzeldi ama nedense pek yaklaşamadım konusu ya da karakterleri beni çekmez belki diye düşünmüştüm fakat bugün elime aldığımda doğru an gibiydi ve tek oturuşta bitirdim.Baştan sona her anından keyif aldım.Karakterler ben gibi değildi ama bağ
1591 yılı kış ayları, İstanbul. İki erkek çocuğu annesi, güzeller güzeli Şeküre’nin kocası dört yıldır savaştan dönmemiştir. Çocukluk aşkı, yeğeni Kara ise aşkını açıkladığı için evden kovulmuş ve ancak on iki sene sonra İstanbul’a dönebilmiştir. Döner dönmez de hala çok sevdiği Şeküre ile evlenmenin yollarını arar.
Babası ve iki çocuğu ile
“Güzellik! Daha arkanı dönmeden geçip giderdi.”
İngiliz toplumuyla ilgili hepimizin hemfikir olduğu bir konu vardır; o da genelinin soğuk bir mizaca sahip olduğu, duygularını göstermekten bir hayli kaçındığı yönündedir. İklimi soğuk olduğu gibi insanları da soğuktur denir. Bilemiyorum, bilenler söylesin gerçekten de öyleler mi?
Bayan Wilkins
Servi'nin hikâyesi bu, Suna' nın, Zemzem'in, Yeter'in belki de Bedriye' nin. Elmas'ın hikâyesi olacaktır, benim, senin kimin ihtiyacı varsa onun hikayesi olur.
Yaşam enerjisi ve imanı tükenmiş, tüketilmiş ve özünü arayan Suna'nın, on dört yaşından beri çektiği çilelerin hesap vakti geldi diye gülen ve kocası tarafından 'döve döve' öldürülen Yeter'in hikâyesi. Uğursuz doğduğuna ve öyle olduğuna inanılan, bu yüzden başına gelen kötülüklere kimseyi inandıramayan, köyünden sürüldüğünde de Fırat'ı zemzemleyen Zemzem'in hikâyesi bu. Fazla sevginin, başka birinden görülen sevgisizliği örtmediği gibi karşısındakini kine boğan ona gösterdiğin sevgiyle seni öldüren, oğlunu anaya düşmanı eden Bedriye'nin hikâyesi. Servi Nine'nin, Servi'nin hikâyesi... Dedik ya hayat sonlardan ibaret diye onun sadece ik mutlu sonu oldu. Sonrası zulüm, haksız yere yenilen dayaklar ve kim bilir belki de 'bir anlık öfke krizi' ile yitirilen bir can onun hikâyesi. Şimdi sıra Elmas'ınkinde sonra belki benim ve sonrada senin... Mutlu sonlarımızın Servi'ninkinden çok olması dileğiyle.