Balık Kavağa Çıkınca
ESKi iSTANBUL, şimdikine kıyasla gerçek bir balıkı şehriymiş. Balığı da, balıkçısı da çokmuş. Tutulan balıkların satılması, Yemiş iskelesi ve Balık pazarından başlayan ve bu merkezlerin etrafında semt semt genişleyerek büyüyen pazarlarda yapılırmış . Balığın çok fazla tutulduğu günlerde ise, Tophane'den Rumeli Kavağı'na ve Üsküdar'dan Anadolu Kavağı'na kadar her yere çeşitli vasıtalarla götürülüp satılırmış. Rumeli ve Anadolu Kavağı'na kadar balık satıcıları­ nın gitmesi balığın çok bololduğu zamanlarda görülürmüş. O devirlerden bir günde ihtiyar bir kadın balık ala- cakmış. Fiyatını sormuş. Balıkçının istediği parayı çok pahalı bulduğundan "yarısını vereyim iş tamam olsun" demiş. Biçare balıkçı bu pazarlığa çok içerlemiş ve: "Hanım teyze" demiş . "O senin dediğin fiyata ancak balık kavağa çıktığı zaman satarız." ••• Bu deyim, bir işin hiçbir zaman olmayacağını anlatmak için kullanılır.
140 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
çok beğendim. 2 saat bile sürmedi bitirmem. yeni ve farklı deyimler öğrendim. günlük hayatımda bol bol kullanırım artık :) yakın çevreme de okutturacağım. sevgili kuzenime de bu kitabı bana ödünç verdiği için teşekkür ederim ️
Deyimler ve Öyküleri 1
Deyimler ve Öyküleri 1Selim Gündüzalp · Zafer Yayınları · 2004177 okunma
Reklam
Güme Gitmek
BİR ZAMANLAR, İstanbul'un dirliğini, düzenini de- netleyen Yeniçeriler, çarşı pazar dolaşıp yolsuz davranışlarda bulunanları toplar, aralarına katarak kış­ lalarına götürür, bir odaya kapatırlarmış. Suçlu buldukları adamları böylece odaya kapatırken de "Hooop gümm!" diye bağırmak da adetleriymiş. Suçlu diye toplananlar arasında, kurunun yanında yaş da yanar misali, zaman zaman suçsuzlar da olurmuş . Halk, bunlar için, "günahsız olmasına rağmen götürülüyor" anlamında "adam güme gitti" dermiş . ••• Bu deyim, boşa gitmek, harcanmak manasında kullanılır.
Şapa oturmak Kızıl Deniz'in bir adı da Şap Denizi'dir. Tuza benzeyen şap taşı bu denizden çıkarılır. Mercana benzeyen beyazımtırak ve dallı budaklı bir taştır. Suyun altında gelişerek büyür, gemiler için tehlikeli şap kayaları meydana gelir. Seyir ve denizaltı haritalarında normal seyre elverişli ve derin olarak gösterilen denizin hiç umulmadık bir yerinde gelişip büyüyen şap kayaları, geminin oturmasına sebep olur. Bu hâl, eskiden gemilerle Hic giden hacı namzetlerinin sık sık başına gelen felâketlerdendi. "Hacı gemisi yine şapa oturmuş mu?" diye merak ederlerdi. Beklenmedik bir olayın, şaşırtıcı bir haberin karşısında hayretten dona kalan, ümitleri suya düşen, hülyaları boşa çıkan bir adam için: "Duydun mu? Filanca şapa oturmuş" derler.
140 syf.
10/10 puan verdi
Deyimler ve Öyküler - 1
Zafer Yayınları tarafından baskıları yapılan Yazar Selim Gündüzalp kaleminden Dillerde Dolaşan Deyimlerin Gerçek Öyküleri serisinin 1.nci kitabı "Deyimler ve Öyküler - 1". Günlük konuşmalarımızda meramımızı daha iyi anlatmak için kullandığımız deyimlerin öykülerinin anlatıldığı güzel ve her yaşta kişinin okuyup anlayacağı bir kitap. Bu seride "Acele İşe Şeytan Karışır", "Aklı Kesmek", Aterş Almaya mı Geldin?", Atı Alan Üsküdar' ı Geçti" vb. deyimler anlatışmış...
Deyimler ve Öyküleri 1
Deyimler ve Öyküleri 1Selim Gündüzalp · Zafer Yayınları · 2004177 okunma
Mercimeği fırına vermek
*** ORTA ANADOLU'NUN hemen her şehir ve kasabasında mahalle fırınları vardır. Evlerde, dört kulplu büyük teknelerle hamurlar yoğurulur. Her evin nüfusuna göre haftalık ekmek yapılır. Akşam olunca bu fırınlara evlerden çömlekler, büyük tencereler, güveçler ve benzeri kaplar içinde, keşkek, işkembe, paça, nohutlu et, mercimekli et gibi pişmeleri uzun süren ve kuvvetli ateş isteyen yiyecekler gönderilir ve sabaha kadar güzelce pişerdi. Sabahleyin herkes fırına koşar, akşamdan koyduğu keşkeği veya etli mercimeği alıp sofrasına getirirdi. Mahallenin birisinde genç bir kız, komşularından güzel bir delikanlıya aşık olmuş. Delikanlı da kıza tutukmuş. Fakat muhit küçük, etraf dedikoducu olduğundan bir türlü buluşup konuşamazlarmış. Fırına keşkek, paça veya mercimek koyalım diye her gün akşam üzeri kızcağız anasına yalvarırmış. Anasının gönlünü edince, mercimek çömleğini kaptığı gibi akşamın alaca karanlığında evden çıkar, tenha bir köşede kendisini bekleyen oğlanla buluşup, hasret giderirmiş. Bir akşam üstü iki aşık o kadar muhabbete dalmışlar ki, mercimek çömleğini kızın omuzundan alan delikanlı, kızla beraber fırının kapısına kadar gelmiş. İçerideki kadınlar görüp gülüşmüşler ve ertesi gün dedikodu almış yürümüş: "Ahmet Efendi'nin Zeynep ile Hasan Ağa'nın Kâmil dün akşam üstü mercimeği fırına vermişler."
Reklam
44 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.