Karnı acıkan kurt, yiyecek bir şeyler aramaya çıkmış. Köyün sonundaki küçük kulübenin oradan geçerken, küçük bir oğlanın ağladığını duymuş. Yaşlı bir büyükanne, oğlana,
"Susmazsan seni kurda veririm!" diyormuş.
Kurt hemen durmuş. Kulübenin önüne oturmuş, Küçük oğlanın kendine verilmesini beklemeye başlamış.
Akşam olmuş, kurt hala bekliyormuş.
Derken, yaşlı kadının sesi duyulmuş:
"Sakın ağlama küçüğüm, seni kurda falan vermem. Hele o koca kurt buraya gelmeye kalksın, onu hemen öldürürüm!"
Kurt yerinden doğrulmuş.
"Buradaki insanlara da güvenilmiyor," diye düşünmüş kendi kendine. "Bir söyledikleri bir söylediklerini tutmuyor."
Yavaşça kasabadan uzaklaşmış.
Dile uzak, doğaya uzak, insana uzak, kültüre uzak, yaşadığı zamana uzak insanın kendi özüne yakın olmasını beklemek, çekirdeği toprakla buluşturmadan topraktan bize bir erik ağacı vermesini beklemek gibidir.
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU