Niran Elçi çevirisi ile çok sürükleyici bir roman okuma keyfi yaşadım. 2. Dünya Savaşı sonrası gelişen teknolojiye karşı duyulan korku çok güzel işlenmiş. Doğaya hiçbir şekilde öfke duyulmadan - ve hatta insanlar doğaya av olsalar dahi - doğadan yaşamanın hiçbir kural yokken nasıl olabileceğini işlemiş.
Yazar bence doğa aşığı bir adam. Öğretmen, doktor ve lider toplumun yapıtaşları demiş Platon'un görüşlerini dikkate alarak bir ütopyanın temelleri nasıl atılabiliri, çok güzel anlatmış. Buradaki aşk, aile, bağlılık ve sorumluluk duyguları ile ahlaki görüşler de örselenmediği için Körlük kitabındaki gibi zorlanarak okumuyoruz kitabı. Körlük ne alaka?
Kitabın konusu, insanların geliştirdikleri teknolojiler ile bir hata sonucunda tüm insanlığı kör etmeleri, bu esnada da hali hazırda yürüyebilen, iletişim kurabilen, etçil ve zehirli iğneleri ile insanları ve diğer canlıları öldürebilen Triffidlerin, insanları avlamaya başlaması olarak özetlenebilir. Yok olan medeniyetler ve doğanın insanı avlanması...
Bir çok alıntı yaptığım, sorgulamaya zorlayan, aynı zamanda da çok keyifle okuduğum bir kitap. Dönemine ilişkin birçok fikir verirken, şimdi böyle bir şey olsa nasıl olur dedirtiyor.
Özellikle ortaokul, lise düzeyinde dahi okutulabilecek bir kitap.
Çok çok tavsiye ederim.
İyi okumalar...