Yarı kapalı gözlerle yukarı bakıyorsunuz. Yarı kapalı çünkü dikkatle bakıyorsunuz. Bir dal diğerlerinden daha uzun. Üzerindeki yaprakları saymak olanaksız. Bu yaptakların hem arasında hem çevresinde gördüğünüz mavi gökyüzü, kelimelerin harflerinin arasından görünen kağıdın beyazlığına benziyor. Gök fonunun önünde gördüğünüz yaprakların bu dağılımı hiç de gelişigüzele benzemiyor. Acaba bu yaprakların sıralanışı bir kitaptaki harflerin ve kelimelerin sıralanışı gibi açıklanabilir mi diye düşündüğünüzü fark ediyorsunuz. Sonra tıpkı iyi bir öğretmen gibi, karışık kafanızı yönlendiren bir imge keşfediyorsunuz. Her şey -diyorsunuz kendi kendinize- varolabilmek için bir hedefi tam ortasından vurmalı; on ikiyi ıskalayan hiçbir şey varolamıyor. Ama öğretmen sınıftan çıktıktan sonra, sözleri genellikle hayal kırıklığı yaratır. O yüzden orada öylece kalıp, başınızın üstündeki dalın nasıl olup da tüm baharı temsil edebileceğini anlamaya çalışıyorsunuz... Böyle düşünerek filozof olabilirsiniz, ama ressam olabileceğinizi sanmıyorum.
Reklam
" Bir içi boş elbiseler ve arkası boş maskeler seyirliğinde yaşıyoruz. "
Sayfa 26 - Metis
Artık düşünmüyorsunuz, dalıyorsunuz, gözleriniz nerdeyse kapalı.
Nasıl bu göründüğün gibi oldun? diye sorar ressam. Ben olduğum gibiyim. Bekliyorum, diye cevap verir dağ, çocuk ya da fare. Neyi? Seni, başka her şeyi terk edersen eğer. Ne süreyle?
Burada arzumuz, ardındaki sonsuzluğu bulmak için zamanı deler ve bu da olup biten her şeyi, her ne olursa olsun, bir arzu nesnesine çevirmeyi bilebildiğimiz zaman gerçekleşir.
Sayfa 28
Reklam
813 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.