Burada sizlere hem kitap hakkında, hem o zamana ait, hem sonrasında yaşananlar için az biraz bilgi vereceğim. Umarım konu ile ilgili sizleri çok sık boğaz etmemişimdir? Evet, az uzun oldu ama böylesi bir eser de ancak böyle anlatılabilirdi diye düşünüyorum.
1925 yılında, hiperenflasyonun bitiminden kısa bir süre sonra Almanya'da, o günlerde sağcı
Türk edebiyatının kıyıda köşede kalmış, daha doğrusu kalmaya mahkum edilmiş muazzam bir ismi Fahri Erdinç. Yazarın yaşamı ve yazını hakkındaki bilgilere, bu platform dolayısıyla az çok sahip olduğunuzu düşündüğüm için değinmeyeceğim. Fahri Erdinç'i hâlâ tanımayan arkadaşlara ise, yazarın otobiyografik romanı Acı Lokma' yı ya da hiç değilse roman
Çağdaş toplumsal yapıların temel unsurlarını anlamamızs ve analiz etmemize yardımcı olan bir eser. Bauman, modernite, kapitalizm ve sosyalizm arasındaki ilişkileri ele alırken, günümüzdeki toplumların nasıl şekillendiğini ve bu toplumların nasıl işlediğini anlamamıza yardımcı oluyor.
Bauman, moderniteyi, bireysellik, tüketim kültürü ve
Japonların üç tane alfabesi varmış. Her lise mezunu Japon, gazete okuyamazmış, Birinci alfabe ilk alfabeymiş. İkincisi yabancılar için. Asıl alfabe üçüncüsü imiş ve yedi bin beş yüz harften ibaretmiş. İşte bunu öğrenen ancak yüksek tahsil yapmış sayılırmış.
Cumhuriyet devrinin büyük İslam âlimi Bediüzzaman Said Nursi, vefatının 63. yıldönümünde rahmetle yâd ediliyor.
Kafası karışık olan bazı yarı aydınlar hariç,
Türkiye’nin medar-ı iftiharı olan münevverler ve sanatkârlar, Nursi’nin yaptığı İslami hizmetleri ve Kur'an'a hizmetini takdir ediyorlar ve alkışlıyorlar.
Hatta çağımızın