O terk edilişi bir de Sezai Karakoç'tan dinleyelim:
"Ve Kudüs'ü terk ettiğin o ikindi / Birinci Cihan Harbi günü vakti / Kan sızdırıyor kaburga kemikleri / Karlı dağlardan indirdiğin atların / Bir evde perdeyi indiriyor bir kadın / Mahşerin perdesini kıyametin perdesini / Ağlıyor yere inen saçları / Göğü yırtan kefen beyazı elleri / Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir / Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri / Yeşile dönmüş türbelerin demiri / Zamanın rüzgâr gibi esen zehiriyle / Ve yatırlar patır patır kaçıyor geceleri / Boşaltıyorlar işgal edilmiş bir şehri boşaltır gibi / Kaçıyorlar Lût şehrinden kaçar gibi / Tuz heykele dönüşmemek için Tanrı gazabıyla / Susmuş minarelerin azabıyla / Yıkılmış cami kubbelerinin ıstırabıyla / Ve şehit kemiklerinin bakışı bir başka bakış / Artık burada taş bile durmak istemez / Ve ay'ı görmek istemez zeytin ağaçları / Eğilerek selâmlamazlar hilâli hurmalar / Artık ne Zekeriya ve ne İsa var / Sararmış bir tamar mı mucizeler / Ölülerin dirilişi şifâ veren kelimeler / ne de Miraç'tan bir iz / Yerden yükselen kaya" (Şiirler VIII, Alınyazısı Saati, s. 8)