Birdenbire gözlerimin içine bakarak:
"Yolumu mu beklediniz?" dedi.
"Evet."
"Bu akşam da aynı yerden geçeceğimi nasıl bildiniz? Burada çalıştığımı biliyor muydunuz?"
"Hayır, fakat ne bileyim... belki dedim... Hatta belki de demedim, farkında olmadan aynı saatte kendimi orada buldum... Sonra siz geçerken, beni görürsünüz diye korkumdan bir kapı aralığına saklandım."
"Haydi gidelim... Yolda konuşuruz..."
Benim şaşkınlığımı görünce sordu:
"Beni evime kadar götürmek istemez misiniz?"
Kitabın içeriğini bilmeyen yoktur herhalde. Uzun zamandır çok satanlar listesinin ilk sıralarında yer alıyor. Sabahattin Ali'yi daha önce okumuş ve beğenmiş olduğum için bu kitabını da okumak kaçınılmazdı benim için. Anlatımı, akıcılığı, derinliği ortada zaten. Ama kitapta beni asıl etkileyen ve düşündüren, dışardan sıradan- örneğin ev ve iş arasında mekik dokuyan Raif Efendi- gözüken insanların içinde de ne aşklar, ne ayrılıklar, ne fırtınalar, ne tutkular olabilirmiş bunu gördüm. Bu kitabı okuduktan sonra çevremdeki her insan Raif Efendi olabilirdi artık benim gözümde.
Tutkunun aşka, aşkın da imkansızlığa dönüşmesi çok iyi anlatılmış.
Keyifli okumalar..
Sabahattin Aliyi ilk defa okumama rağmen konusu ve olay döngüsü gayet güzel dile getirilmişti. Çok beğendim. Bazı paragrafları durur hafizamda. Özellikle benden inanma duyusunu almışlar demekki diye başlayan satırlar gerçekten zamani yorumlamak için yazılmış diyebilirim.
Ben bu kitabi okumaya basladigimda daha buyuk beklentilerim vardi herhalde cunku okuyan ve tavsiye eden arkadaslarim begenmisti ben o kadar cok begenmedim.Beklentimi cok karsilamadi