Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Samuel Beckett
20. yüzyıla birinci elden tanıklık ederken, 'insan'ın varoluşunu, hem 'şimdi' ve 'burada'ki, hem de 'her zaman' ve 'her yerde'ki konumunda sorgulamaya yaşamını adamış bir düşünür. Kendi yapıtları üstünde konuşmayı sevmeyen, gösterişten uzak, neredeyse içine kapanık bir yaşamı seçmiş, oysa ürettikleriyle dünya yazınının en büyükleri arasında anılan ama hep sessizce ve derinden gitmiş bir kalem erbabı...
Samuel Beckett
20. yüzyılın yetiştirdiği en çarpıcı aydın kişiliklerden... Film yıldızı olabilecek düzeyde yakışıklı olmasının yanında, ünlü Trinity College'ın parlak öğrencilerinden, başarılı bir sporcu, yaman bir satranç oyuncusu, dil öğreniminde benzersiz yeteneği olan, buna karşın, dil kullanımında savurganlığa karşı çıkan bir anlatım ustası. Hiçbir ödülün peşinde değilken, 1969 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi olmuş ve ödülü almaya gitmemiş bir özel insan...
Reklam
Beklemek
"Beklemek ne demektir? Onu niçin o romanımın (Gizli Emir) konusu olarak aldım? Önce şunu söyleyeyim: 'Beklemek' teması çağımızda çok işlenen bir temadır yazarlarca. İlk akla o geldiği için Samuel Beckett'in Godot'yu Beklerken adlı iki perdelik oyununu anımsatayım. Saçmalık tiyatrosu denen türün en tanınmış yapıtlarından biridir. İki serseri Godot diye birini beklerler ama gelmez bir türlü, onlar da kendilerini öldürmeye filan kalkarlar. Bizde eski Küçük Sahne'de oynanmıştı da duyduğuma göre savcı tiyatronun başı olan Muhsin Ertuğrul'u çağırıp, 'Bunlar komünizmi mi bekliyorlar yoksa?' diye sormuştu. Kuşku böyle şeyler sordurur kişiye. Bir yolda dursanız, dönüp dönüp bakarlar ne duruyor diye. Toplum bizden beklememeyi, hiçbir şey beklememeyi ister. Geçip gideceksiniz işte o kadar ne iziniz kalacak, ne adınız. Öyle ya 'fani dünya' demişler."
Sayfa 211Kitabı okudu
Samuel Beckett Yüz Yaşında
Sartre tiyatrosu, bireyin üstünde yoğunlaşarak, bireyin kendisini tanımlama yolunda 'eylem' yapabileceği, bir kılıftan başka bir şey olmayan 'varoluşunu değerli bir öz' ile doldurma yolunda 'özgür seçim' olanağına sahip olduğunu savunurken, Beckett'in 'uyumsuz tiyatro'sunun kişileri etkin değil, edilgindir. İçine fırlatıldıkları dünyada 'değer' üretebilme olanağından yoksundurlar; bu nedenle, birey bile değildirler.
Sayfa 10 - Mitos Boyut YayınlarıKitabı okudu
“Her yerde ve herkes için olması gereken tiyatro, eğitimli orta ve üst sınıflar için özel bir kulüptür. Neler oldu? Dünyayı böyle ikiye bölecek kadar nerede yolumuzu kaybettik? Bir tarafta halk tiyatrosu var, diğer tarafta bilgiç tiyatro. Böyle gitmez. Ben yoksullara da temas etmek istiyorum…”
Sayfa 60 - Sel YayınlarıKitabı okudu
"Eğer 'var'sak başkalarının zihninde, onlarla olan ilişkilerimizle ve onlar üstünde yaptığımız etkiyle 'var'ızdır."
Reklam
"Zaman insanı gitgide düşkünleştirir ve ölüme yaklaştırır."
Lionel AbelKitabı okudu
"Gerçek bir ben var mı? sorusu hiçbir zaman yanıtlanamaz."
78 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.