Mükemmel bir hükümet asla varolamaz; çünkü insanların tutkuları, hırsları vardır. Şayet insanların tutkuları, hırsları olmasaydı o zaman da hükümete gerek kalmazdı.
İslam dünyasında demokrasi talebini ilk defa sistematik bir şekilde dile getirenler, aynı zamanda İslamiyet'i İslamcılığa dönüştüren Osmanlı aydınları oldular.
Neden? Çünkü demokrasi yi talep edecekleri bir devletleri vardı.
Bu kadar basit ama esaslı bir farkın bugünü ortaya çıkartan temel dinamiklerden biri oldu günü düşünüyorum.
Demokrasiyi talep ettiler, çünkü demokratikleştirmeye çalıştıkları bir devletleri vardı.
İslamiyet'i İslamcılık adı ile Modern Batı ile rekabet edebilecek bir ideolojiye dönüş türdüler. çünkü bu keskin ideoloji ile yıkılmaktan kurtarmaya ça liştıkları bir devletleri vardı.
Bugün İslâm dünyasında Türkiye ile diğer-Iran hariç-İslâm ülkeleri arasındaki temel farkı da, işte bu devlete dair tecrübe oluşturuyor. İslâm toplumlarının bugün ver dikleri tepkilerin arkasında bu devlet tecrübesi eksikliği duruyor. Bilmem söylememe gerek var mi, devletiniz olmadan demokrasiyi kuramayacağınıza göre, devlet eksikliği çok hayati bir siyasi tecrübe eksikliği, kısaca demokrasi yokluğu olarak yaşadığınız tarihe yansıyor.
"Osmanlı İmparatorluğu yaşamak ve yükselmek için dahili idaresinin nizam ve tekâmül unsurlarını kendi öz mevcudiyetinde aramalıdır. Bundan sonradır ki, ancak hariçten bulabileceği faideli şeyleri ve fakat İslamî şekilleri muhafaza ve bunların dahilinde kalmak şartıyla hariçten alınacak kaidelerin herşeyden evvel esaslarında doğru olanlarını inceden inceye tedkik etmelidir. Osmanlı İmparatorluğu, omuzlarına çöken büyük fenalıklara bir çare bulabilmek için muazzam ve devamlı gayret ve ihtimamlara muhtaçtır. Bu büyük eserin vücuda getirebilmesi yapılacak işlerin millî örf ve an'anenin ruhuna uygun olabilmesi ve bu teşebbüslerin bunlara tetâbuk edebilmesi ile mümkün olacaktır. Hakikaten münevver olan fertler, Avrupa medeniyetinde, Osmanlı Devleti'nin ihtiyaçlarına uygun hususları araştırıp bulmalıdır. Fakat bunları memleketlerine Fransız, İngiliz, Rus veya Avusturyakârî tatbik etmemelidirler. Kuvvetli olmak isteyen bir devlet herşeyden önce kendine benzemelidir. Bu lüzumu iyice takdir ederse çok kudretli kalabilir... Kendimize tatbik ettiğimiz ve bu suretle kıymet ve ehemmiyetini bildiğimiz bu düsturu Hükümet-i Osmaniye'ye arz ve binnetice onun Müslüman kalmasını arzu etmekle bu devletin bekâ ve itilasına ne dereceye kadar doğruluk ve samimiyetle merbut bulunduğumuzu hiç şüphe yok isbat etmiş oluyoruz."
Adldir mûcib-i salâh-ı cihan
Cihan bir bağdır dîvarı devlet
Devletin nâzımı şeriattır
Şeriata olamaz hiç hâris illâ mülk
Mülk zapt eyleyemez illâ leşker
Leşkeri cem edemez illâ mal
Malı cem eyleyen râiyettir
Râiyeti kul eder pâdişah-ı âleme adl
Türkiye'de yaşayan insanlar İslâmın, doğrudan veya dolaylı olarak hayatlarında tuttuğu önemli yerin ve zenginliğin farkında olmadıkları gibi bugünün İslamcıları da yürüdükleri yolun ve bastıkları zeminin tabiatı hakkında çok az sıhhatli bilgiye sahipler; o kadar ki İslâmcılık'ın ne mânaya geldiği bile açık seçik ortaya konmuş ve tartışılmış değil. Sayın Mümtaz'er Türköne'nin kitabı (Siyasi İdeoloji Olarak İslamcılığın Doğuşu), nelerin, nasıl tevarüs edildiğini öğrenmek isteyenlerin yardımına koşmaya hazır bekliyor.
Aferin erbâb-ı aşkın kuvve-i bâzusuna
Allah rahmet eylesin, Ne yazık ki Türk düşünü için büyük kayıp. Tabii ki hocanın her kitabı apayrı bir başvuru kitabi, ama ben alanımin düşünsel altyapısını öğrenebilmek için okuduğum bu kitap üzerine birkaç cümle söylemek istiyorum. Osmanlı yenilesme faaliyetlerinin altyapısı, uygulanisi ve sonuçları üzerine objektif ve sistemli bir anlatı bu kitap. Buradan öğrendikleriniz cumhuriyet dönemi sorunlarını anlamayı ve toplumsal dizaynin nasıl olması gerektiği üzerine kafa yormayi kolaylaştırıyor. aslında yaşadığımız bunca sorunun kaynağı tarihi ve modernizmi yanlış okumak.
Mankurtlar Anadolu coğrafyasındaki bir çok farklı milletin çok zengin örf ve ananenin yanında geniş kültür yelpazesinde milliyetçiliğin bu kadar geniş toplum senkronundan beslenerek gitgide asimile olmasına değiniyor.Anadolu da yaşayan toplumların kültürlerine ve yaşadığımız coğrafyanın ne kadar kıymetli ve ne kadar asil bir ırk olduğumuzu öne sürüyor.ÖZellikle çok acımasız ceza sistemlerinin anlatıldığı ve kafanın tıraş edilerek hayvan derisinin traş edilen kafanın üzerine yapıştırılıp güneşte bekledikçe saç çıkıp deriye saplanıp acıyla öldürülme ceza tipleri acının içinize işlemesine sebebiyet veriyor.