‘’GARBCILARIN PROGRAMI
2. — Padişahın bir tek zevcesi olarak, cariye istif raş etmeye hakkı olmayacaktır. 3. — Fes kâmilen defedilip yerine yeni bir serpuş kabul olunacaktır.’’
‘’İSLAMCILARIN PROGRAMI
4. Kadının hakları — Şeriatın emrettiği şeylerin hepsi faydalı, yasak ettiği şeylerin hepsi zararlıdır. Şeriat kadınların kendilerine mahrem olmayan erkeklerden kaçmalarını emrediyor : ≪Saçları dahi dâhil olduğu halde vücutlarını ziynetten arî bir şeyle, calibi şehvet olmayacak bir libasla örtmelidirler.≫ Fakat bu tesettür, kadına hiçbir meşru
Reklam
‘’Ecnebi mekteplerinde muallimlik ve müdürlük eden adamlardan çoğunun ≪resmi Usan olan≫ Türkçeyi bilmediklerini gören İttihad ve Terakki hükümeti; 1914 senesinde buna mani olmak için bazı kararlar vermişti. 1915 senesinde bütün ecnebi müesseselerde Türkçenin kullanılmasını mecburi bir hale sokan ilk kanunu çıkardı. Bunun üzerine ≪Anadolu Osmanlı Demiryolları şirketi≫ memurlarına Türkçe öğretmek için üç sınıflı bir dil dershanesi açmıştı. Türk mekteplerinde edebiyat programları da değiştiriliyor, milli edebiyata daha geniş bir yer veriliyordu.’’
‘’Fakat Enver, daha ziyade İslamlaşma hareketinin başında görünüyor ve İslam âleminde nüfuz sahibi olmaya uğraşıyordu. Siyasi ve askeri zaruretlerle ≪cihadı mukaddes ≫ ilanına kadar gittiği halde, Sancak-ı Şerifin İngiliz tanklarıyla mücadelesinde, İslamcıların tevehhüm ettikleri manevi tesire sahib olmadığını gördü. Gene de Merkez kumandanlığı, kadınların kıyafetlerine, alenen oruç bozanlara karışıyor, inzibat zabitleri, sokaklarda şeriatın bekçileri gibi dolaşıyorlardı.’’
‘’Rus ihtilali üzerine İstanbul’a gelen Kırımlıları İstanbul Türk Ocağı’nda selamlayan Hamdullah Suphi bu hülyayı böyle hülasa ediyordu : «Harpten evvel hiçbir içtima günümüz yokta ki Kafkasya’dan, Kırım’dan, Kazan’dan, Türkistan’dan, kendi âlemimizin muhtelif köşelerinden gelmiş kardeşler burada bizimle beraber aynı düşüncenin ufkuna, heyecanına dalmasınlar. Ocağın birçok meşhur günleri oldu. Onlar arasında, biri İsmail Gasprenski’nin günüdür. Şimal topraklarında yaşayan milyonlarca Türk’ü kendi benliğine vâsıl eden, kurtaran bu aziz ve kutsî babamız, ayrılmadan evvel kulaklarımıza asla unutmayacağımız bir söz fısıldamıştı: «Bazı düşünceler vardır ki o bize yasaktır, demişti, onlar bizden sonraki nesillere bırakalım. Biz manevî birliği yapalım, dilleri birleştirelim, siyasî birliği başkaları düşünsünler.» Bu söz Ocağın eskiden beri akide olarak kabul ettiği bir düsturdur. Ve biz ona sadık kaldık. Biz yalnız bir şey istiyoruz. Dil birliğiyle vicdan birliği. Uzak yakın bütün Türklerin kalpleri aynı duygularla çarpsın, zihinleri ayni birlik hülyasına dalsın. Biz bu hülyadan başka bir şey düşünmüyoruz.’’
‘’Türk gençliği içinde İslamcılığın da, Garbcılığın da artık hiçbir cazibesi yoktu. İslamcılık Mısır’ın fethine giderken Arabistan’ı da vermişti. Garp denilen şeyse, bizim kendisine gitmemize vakit kalmadan, burnumuzun dibine kadar gelerek, Marmara’dan İstanbul’a toplarım diken İtilaf donanmalarının namlu deliklerinde, simsiyah bir tehdit halinde görünüyordu’’
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.