Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ANAYASA TARTIŞMALARI
Türkiye toplumu hiçbir anayasasını biçimsel bir toplum sözleşmesine dönüştüremedi. Yaşam biçimiyle devletin mimarisini ve o mimarinin götüreceği istikameti belirleyen anayasalar, Türkiye tarihinde daima bir kesimin diğer bir kesime kendi tasavvurunu kabul aracı olarak kullanıldı. Bunun istisnası yok maalesef. Esasında bu da sosyolojinin siyasete – ya da politik mücadeleye – yansımasıdır. Diğer bir ifadeyle anomali normaldir. Önce içtimai savruluş, ardından politik kaos geliyor. Türkiye’de de olan budur. Bu devlet sürekli “birilerinin devleti” oldu, tüm toplumun devleti olamadı. Çünkü tüm toplumun üzerinde birleştiği bir tür gayrı resmi ve sivil anayasa olmadı.  Devlet toplumun örgütlenmiş halidir. Ama bu normal toplumlar için geçerli. Eğer sosyolojiniz toplum değil, paralel toplumcuklar ürettiyse, çatı bir devlet ve onun birleştirici bir anayasası üzerinden ortak gelecek ve ortak erek tespit ederek mutlu-mesut yaşamak mümkün olmuyor. Yönsüz devlet, yönsüz toplumların kaderidir.
Türkiye’de 1876, 1921, 1924, 1961 ve 1982 yıllarında yeni anayasalar yapılmıştır. Günümüzde yürürlükte olan Anayasa, 7 Kasım 1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıdır.
Reklam
Hukuk ilkelerine uymayan kanunlara uymak da halkı uysal koyunluğa götürür.
Türkiye’de tarih araştırmaları ve çalışmaları 20. yüzyılın başlarında en yüksek seviyeye çıkmıştır. Bu sebepsiz değildir. Toplumumuzun yeniden tanımlandığı, devletin başkalaştırıldığı, aydınların kendilerini çeşitli şekillerde ifade ihtiyacını hissettiği bu dönemde tarih ister istemez gözde alanlardan birisi olmuştur. Tarihi ortadan kaldırmadan,
Demokrasi elden gitmiştü bunun çün darbeyle padişahlık getürdük
12 Mart 1971 yarı-darbesinden sonra askeri bü­rokrasinin Tükiye Büyük Millet Meclisi'ne dikte et­tiği (Türkiye Büyük Millet Meclisi,nin de hazmetti­ği ) anayasa değişiklikleriyle, 1961 Anayasası'nın getirdiği özgürlükler rejimi daraltılmıştı. 1982 ana­ yasası özgürlükleri daha da kısıtlamakla kalmamış, 1971 sonunda dakunulmayan devlet yapısını da ra­dikal biçimde değiştirmiştir. Bu değişikliğin ana­ hatları şunlardır: (1) 1961'de zayıflatılmış olan ya­sama üstünlüğü 1982'de iyice ortadan kaldınlmış­tır, (2) 1961'de temsili ve sorumsuz bir makam olan Cumhurbaşkanlığı 1982'de olağanüstü yetkilerle donatılmış bir devlet başkanlığına dönüştürülmüş­tür, (3) 1961'de bağımsız olan Yargı 1982'de Yürüt­me'ye bağlı hale getirilmiştir
Cuntacı hokkabazlığı ve sınıf çatışmasının apolitikleştirilmesi
1982, anti-sendikal tutumu uç noktaya götürür {Md.51): (1) "Bilgi ve belgeler"in yetkili merci veril­mesi gerekir, (2) birden fazla sendikaya üye oluna­maz (3) tüzükler, yönetim ve işleyiş yalnız demok­ratik esaslara değil, Cumhuriyet'in niteliklerine de aykırı olamaz. Kısıtlama çemberi, sendikal faaliye­te ilişkinin ek 52. maddeyle iyice daraltılır: (1) Sen­dikalar, 13. maddedeki genel sınırlamalara aykırı hareket edemezler, (2) siyasi amaç güdemezler, (3) siyasi faaliyette bulunamazlar, ( 4) siyasi partiler­ den destek göremezler ve onlara destek olamazlar, (5) derneklerle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve vakıflarla bu amaçlarla ortak hare­ket edemezler, (6) devlet, sendikaları idari ve mali denetimi altına alır. Özetle, derneklere konan siya­set yasağı sendikalara da konmuştur, sendikalar da toplumdan yalıtılmış ve çok dar bir ekonomizme mahkum edilmiştir. Üstelik devletin hem mali hem de idari vesayeti altına sokulmuşlardır.
Reklam
Çarpıklık, noksanlık...
1961'de çok açık biçimde kişinin isteğine ve kü­çüklerin kanuni temsilcisinin rızasına bırakılan din eğitimi, bunu milli eğitimin dışında bırakan Kema­list laikliğe tümüyle aykırı olarak, 12 eylül Kema­listleri tarafından, milli eğitimin içine sokuluyor ve zorunlu yapılıyor. Hem de, ne kadar usulen olursa olsun, aynı solukta, çağdaş bilim esaslarına aykırı eğitim yapılamaz diye diye.
1982, dernek kurma hakkını 1971'in çok ileri­sine giderek ortadan kaldırır (Md. 33). Önce, belli bilgi ve belgelerin idari mercie verilmesini ister (2. fıkra). Sonra, sınırlamaları saymaya başlar: Dernekler, ( 1) 13. maddedeki genel sınırlamalara aykı­rı hareket edemezler, (2) siyasi amaç güdemezler, (3) siyasi partilerden destek göremez ve onlara des­tek olamazlar, (4)sendikalarla kamu kurumu nite­liğindeki meslek kuruluşları ve vakıflarla bu amaç­la ortak hareket edemezler (4. fıkra). Başka bir de­yişle, derneklerin toplumdaki diğer bütün örgütlü grup ve topluluklarla ilişkisi kesilmiştir; dernekler toplumsal-siyasal yaşamdan yalıtılmıştır. Bu da toplumu depolitize etmek isteyen 1982 Anayasası' nın genel yaklaşımıyla tam tutarlıdır. Ayrıca, as­kerlerin yanısıra, polislerin ve memurlann da der­nek kurma hakları sınırlanmıştır.
Kitap ve broşür yayını 1961 anayasasına göre izne bağlı tutulamaz; sansür edilemez (Md. 24). 1982 anayasasının belki de en ilginç özelliklerinden biri , bu hakka usulen de olsa yer vermemiş olmasıdır. 1982 bu bakımdan "ki­tapsız" bir anayasadır. Kitabı koruyucu bir hükmün anayasaya konulmamış olması belki de daha sonra Türkiye'de kitaba yöneltileeek saldırının bir ön ha­bercisidir.
Temel baskı odağı temel haklar
1971 değişiklikleri- Temel hakların özü olan kenar başlığı, Temel hak ve hürriyetle­rin özü, sınırlanması ve kötüye kullanılmaması"na çevirip yaklaşımını daha baştan haber verdikten sonra, önce sınırlamadan sonra özden söz eder. 1961'de say ı lan nedenler arasından so syal adaleti çıkarıp kamu sağlığını ve "devletin ülkesi ve mille­tiyle bütünlüğü"nü ekler; sınırlamayı ve ancak ar­dından öze dokunulmazlığı getirir. 3. fıkrayla da hak ve hürriyetlerin kullanım alanını daraltarak sı­nırlamayı genişletir: Haklar, Devletin bütünlüğüne, Cumhuriyet'e ve onun niteliklerine karşı kullanıla­maz; "dil, ırk, sınıf, din ve mezhep" ayrımına dayanı­larak da kullanılamaz. 1982'de ise "öz"den bahis ve eser bile yoktur.
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.