Türkiye’nin ana halkı köylüdür, üstelik bu halk yürekler
acısı bir yoksulluk içindedir, elbette Türk yazarları
onu tanımalı, sevmeli, dramını yazmalıdır; yazmalıdır
ama, Devrim öncesi Rusya’sının halkçılık (narado-
voltsy) hareketinden ne farkı vardır bu halkçılığın?
Mujiği sevecek misin, sev, onu yüceltmek mi istiyorsun, yücelt, ama unutma ki köylü toplumsal anlamda bir kere dağınık, İkincisi gerici, üçüncüsü bilinçlenmeye, en elverişsiz (ilkel bir üretime bağlı olduğu için) bir “zümre”dir; sosyalizmin babaları böyle demişlerdir bunu.
Güzel vatanımızı yoksulluğa, memleketi yıkıntıya sürükleyen çeşitli sebepler içinde en kuvvetli ve en önemlisi olan, iktisadi hayatımızda bağımsızlıktan yoksunluğumuzdur.
Sayfa 159 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
.".. Bugünkü savaşımızın gayesi tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın tamlığı ise ancak mali bağımsızlıkla mümkündür. Bir memlekettin maliyesi bağımsızlıktan mahrum olunca, o devletin bütün hayat kollarında bağımsızlık felce uğramıştır. Çünkü her devlet organı ancak mali kuvvetle yaşar. Mali bağımsızlık koruması ilk şart, bütçenin iktisadi yapısı ile uygun ve denk olmasıdır. Binaenaleyh devlet bünyesini yaşatmak için dışarıya müracaat etmeksizin memleketin geri kaynaklarıyla idare edilmesi çare ve tedbirlerini bulmak lazım ve mümkündür..."
Sayfa 161 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor