Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BDSM, sanatın en derin ve çarpıcı yönlerinden birini ifade eder. #Güç, #acı, #hazz ve #bağlılık gibi derin duyguları işlerken, sanatçılar estetik bir şölen yaratır. Bedenlerin dansıyla, karanlıkla ve ışıkla oynayarak, izleyicileri derin düşüncelere ve duygusal bir yolculuğa davet ederler. Bu sanatsal ifadeler, toplumun sınırlarını zorlar ve
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Reklam
Yaşam; hem yaşama cesareti olan hem de gerçeğin peşine düşenleri kucaklar. Sadece biri yetmez, ikisini de ister. Uğradığı şiddete, istismara, haksızlığa rağmen, hem yaşama cesareti olan hem de gerçeğin peşine düşen insanın (özellikle kadının) yaşam hikâyesinde işler başlangıçta pek de yolunda gitmez, beklenen sırayla ve anayolda ilerlemez. Ama ruhsal bağlamda, çocukluktan itibaren kronolojik sırayla benzer patikalardan geçer: Dürtünün iktidarı, hazın keşfi, cahil (masum) cesareti, bilumum kaza, bilginin kuşatması, uyanış, gerçekliğe maruz kalış, çöküş (ki ilk gençlikte hazır değildir insan gerçeğe), çöküşün ardından gelen “kaybedecek neyim var” duygusu ve bu duygunun getirdiği tedbirsizlik, öz yıkım (hem travmatik geçmiş, hem de tedbirsizlik varsa öz yıkım az ya da çok kaçınılmazdır), bir miktar duyarsızlaşma (ruhsal derinin kalınlaşması da denebilir), gerçeklikle karşılaşma (bu kez seçerek ve isteyerek), acımasız ve acınası müsebbiplerle hesaplaşma ve geçmişin muhasebe defterlerini kapatma, kabul (fail ya da kurban rolünü almadan kabul), her şeye rağmen yaşamdan ve yaşamın çeşitliliğinden yana pozisyon alma, kendini aşan bir amaca adanma (ki bu itidal gerektirir, yani soğukkanlı ve artık ölçülü olmakla mümkün), kendini gerçekleştirme ve bilgelik yoluna çıkış. twitter.com/suleoncu/status...
Şule Öncü
Şule Öncü
Eğer kaç yaşında olduğunu bilmezsen kaç yaşında olurdun?
"Eğer kaç yaşında olduğunu bilmezsen, kaç yaşında olurdun?". Amerikalı beyzbol oyuncusu Satchel Paige'in bir sözü bu. Yaş kavramına bakış açımızı değerlendirmemizi sağlıyor. İnsan hayatının bilişsel, biyolojik ve psikososyal gelişimini göz önüne aldığımızda her zaman yaş ile değerlendirilen kategorizasyonlar görüyoruz. Bebeklik,
Düşüncelerimin yansıması...
Trolley Problemi: Ahlaki Sınavın Sınır Tanımayan Zirvesi Zihinsel labirentlerin en karmaşık köşelerinden biri olan trolley problemi, insanın içsel çatışmalarını titizlikle sınamak için tasarlanmıştır. Bu düşünce deneyi, sıradan bir demiryolu hattında başlayıp insanın en derin ahlaki kuytularına dalan bir yolculuğa dönüşür. İşte bu deney, insanı trajik bir seçimin eşiğine getirir: Tek bir kişinin hayatını kurtarmak için bir başkasını feda etmek mi yoksa pasif bir izleyici olarak birden fazla kişinin ölümüne seyirci kalmak mı? Bu, ahlaki pusulanızın en uç noktalarına kadar sizi sürükler ve karar verme yeteneğinizi sınar. Ancak işin çekirdeğine vardığınızda, bu sadece bir demiryolu hattında geçen bir tramvayın kontrolü değil; bu, insanın vicdanının sonsuz uçurumlarında bir deney. Bu zorlu seçim, insanın içindeki karanlık ve aydınlık arasında salınan bir savaşın yansımasıdır. Trolley problemi, sıradan bir etik paradokstan çok daha fazlasıdır. Bu, insanın ahlaki bükülmelerinin ve kırılmalarının doruk noktasıdır. Bu deney, insanın ne kadar karmaşık ve çelişkili bir varlık olduğunu açıkça ortaya koyar. Sonuç olarak, trolley problemi sadece bir düşünce deneyi değil, insanın zihnindeki en karanlık ve karmaşık kuytuların keşfi ve anlamıdır. Bu, ahlaki yolculuğun sınır tanımayan zirvesidir ve insanın içsel yolculuğunda bir dönüm noktasıdır.
26 AY - 280 KİTAP
Şubat ayını 6 kitapla tamamlamış bulunuyorum. #Tavsiyeniteliğinde okuduğum kitapları bırakmak istiyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim😊 (En alta geçen 25 ayın kitaplarını da bırakacağım. Yorum, fikir ve düşüncesini merak ettiğiniz kitapları sorabilirsiniz.) ŞUBAT AYI 1-Alınyazısı Saati(Sezai Karakoç) 2-Tasavvuf Bahçeleri(Necip Fazıl
Reklam
Psikanaliz ve Genetik Bilinçdışı
Bir hususa daha dikkat çekmek isterim. Eserde ilkel dönemin rüyalarını gören çocuk bir reankerne değil, yani kurguda kullanılan tema reankarnasyon değil. Bunun yerine insanın genetik bilinç altını merkeze almış yazar. Yani kalıtım vesilesiyle hepimize bizden önce yaşamış olan atalarımızın tecrübelerinin aktarılması ilkesini. Bu tecrübelerin mekanı psikanalize göre (junk idi sanırım) bilinç altı (dışı). Dolayısıyla çocuk reankarnasyon ile ilkel dönemdeki atasının yaşamını hatırlamıyor yani, bir tür bilinç problemi hasebiyle bilinç altını açığa çıkartıyor.(Rüya ile). Rüyalar, bilinç dışının açığa çıkma şekillerinden birid Psikanalist Psikolojiue göre. Dolayısıyla Jack London, kurgu için bir dinin inancından değil de yine bilimsel bir alan olan psikolojinin keşfinden faydalanıyor. Hatta bu keşfi, evrim teorisine tabiri caiz ise adeta uyumsatıyor. Hal sebepten eseri, birkez daha "çağını aşan bir bilim ışığında yazılmış sanat şaheseri" olarak takdim etmekten onur duyarım.
Muhammet İkbâl

Muhammet İkbâl

@Muhammetikbal
·
27 Şubat 12:00
Evrim mi, D'evrim mi? :?
MEB'in radikal bir kararla "Evrim Teorisi"ni müfredatından çıkarttığı bir dönemde bu teorinin romanını okuyor olmam tamamıyla bir tesadüf ancak bu teori ve dolayısıyla romana dair bir inceleme yazmak ise tamamen benim hür bir seçimim. (Bu minvalde de bir cesaret örneği. ) ... Eser, Evrim teorisinin henüz bilimsel zeminden yoksun
İlginç bir soru diyor ki; insan en çok neyin yabancısıdır? Cevap sanki daha ilginç. İnsan en çok kendisinin yabancısıdır. Bir kitapta okumuştum: meczup dönüp dönüp etrafına bakıyor ve soruyor. Beni gören oldu mu? Hani Orhan Baba diyor ya; hatasız kul olmaz hatamla sev beni. Dermansız dert olmaz dermana sal beni. Burası tam konuyla alakalı, kaybettim kendimi ne olur bul beni. Demek ki insan kendisini kaybedebiliyor ve kendisini kaybettiğinde dışarıdan birisinin onun bulmasını istiyor. Bir defasında şöyle söyleyivermiştim. İnsanın keşfi ancak insanla olur. Kendimize, kendimizi keşfettirecek insanlar bulalım. Peki bugün bu modern zamanlarda bu mümkün mü? Herşeyin hızlandığı dönemde kimsenin buna vakti yok gibi.. Hani Yunus Emre'nin hazretlerinin buyurduğu; bir ben var bende benden içeri. Kendimizin, kendimize ayıracak vaktimiz yokken bir başkası bize nasıl vakit ayırsın ki ? Bunu bulmanın bir çözümü şurada gizli: Aşk ehline alemde dil_ârâ_mı bulunmaz. Mecnun isen ey dil, sana Leyla mı bulunmaz. Harc etme nefesini feryadı çemende Ey bülbülü nâlân sana bir gül_î dilârâ mı bulunmaz. O zaman her şeyin başı da ortası da sonu da Aşk.
◆ Yüreğe Dokunan Sözler ◆
"İnsanın en büyük keşfi, bir problemi değiştiremese bile tutumunu değiştirebileceğidir." - William James
25 AY - 274 KİTAP
Ocak ayını 8 kitapla tamamlamış bulunuyorum. #Tavsiyeniteliğinde okuduğum kitapları bırakmak istiyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim😊 (En alta geçen 24 ayın kitaplarını da bırakacağım. Yorum, fikir ve düşüncesini merak ettiğiniz kitapları sorabilirsiniz.) OCAK AYI 1-)Ansızın Yola Çıkmak(Rasim Özdenören) 2-)Ölüm ve Ötesi(İmam Gazali)
Reklam
Çağ, Yok Oluş, Benlik, İslam, Roşa
_TARİH ÖNCESİ DEVİRLER_ _İnsanoğlunun ortaya çıkışıyla başlayıp, yazının icadına kadar geçen dönemdir. Taş ve Maden Devri olarak ikiye ayrılır. _1-Taş devri_ _a)- Eski Taş – Paleolitik devir: (M.Ö.2,5 milyon - M.Ö. 12.000) (avcı ve toplayıcı). Karain, Beldibi ve Belbaşı. Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki Altamira, Fransa’da Laskö
261 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.