“Ne kadar çok şey öğrenmem gerektiğini anlamam için çok şey öğrenmem gerekti.”
“Her hata, aynı zamanda iyi bir hata yapma fırsatıdır. İkisi arasındaki fark, hata ile nasıl baş ettiğinize bağlıdır. İyi bir hata, içinde pek çok önemli fırsatı barındırır.”
Heiddeger, insandan her zaman dasein olarak söz etmiştir. Da (“orada”) insanın orada olduğunu, meydana getirilmiş bir nesne olduğunu (“deneysel ego”), fakat aynı zamanda dünyayı da meydana getirdiğini (“aşkın ego”) söylemektedir. Dasein hem anlam veren hem de bilinendir. Bu nedenle her dasein kendi anlam dünyasını oluşturur; sanki her biri aynı dünyada yaşıyormuş gibi bütün insanoğlunu aynı standart araçlarla incelemek gözlemlerde korkunç bir hataya neden olmaktadır.
Anlam hiçbir zaman bütünü oluşturan parçaların incelenmesiyle elde edilemez, çünkü anlam asla bir nedenden meydana gelmez; o, bütün parçalarının rütbesel olarak daha üstünde olan kişi tarafından yaratılır.
Sosyal ağlardaki ‘arkadaşlar’ın başlıca işlevi, bir meta gibi sergilenen Ego’ya tüketici olarak dikkatlerini yönelterek, kişinin narsistik Ben duygusunu artırmaktır.
Oysa gerçek tam tersinedir: Gerçekte Zeus köle, Prometheus özgürdür. Bu özgürlüğü Prometheus nasıl ele geçirmiştir? Burada efsaneyi bir yana itip, kendi çağımızın egemenlik kavgalarına bakabiliriz: Yönetimi ele geçirmiş nice iktidar sahibi kişi ya da partiler vardır ki, karşılarına dikilip direnen tek tük düşünce sahiplerini susturup yok edebileceklerini sanırlar, oysa sonuç umduklarının tersine çıkar: İktidar sahipleri devrilir gider, düşünce sahipleri yener ve kalır. İnsan toplumunun bu değişmez yasasının bilincine varan Aiskhylos onu Prometheus diye bir efsanelik kişinin ağzından bildiriyor bize dek: Akıl gücü kaba güçten üstündür, düşünceye gem vurulamaz, özgür düşünce tutuklanamaz, susturulamaz, alt edilemez, olaylar nasıl gelişirse gelişsin, gelecek te egemenlik kaba kuvvetin değil, özgür düşüncenindir.
"Eğer kaç yaşında olduğunu bilmezsen, kaç yaşında olurdun?". Amerikalı beyzbol oyuncusu Satchel Paige'in bir sözü bu. Yaş kavramına bakış açımızı değerlendirmemizi sağlıyor. İnsan hayatının bilişsel, biyolojik ve psikososyal gelişimini göz önüne aldığımızda her zaman yaş ile değerlendirilen kategorizasyonlar görüyoruz. Bebeklik,
Baltes ve arkadaşlarına göre (2006) yaşamı yönetme, insan gelişiminin üç ana hedefi olan büyüme, sürdürme ve kaybın düzenlenmesi arasındaki yarışma ve çatışmayı içerir.
Gelişim biyolojik, bilişsel ve sosyoduygusal boyutlardan oluşur. Bir boyutun içinde bile birçok bileşen vardır- örneğin, dikkat, bellek, soyut düşünme, bilgi işleme hızı ve sosyal zeka, bilişsel boyutun sadece birkaç bileşenidir
" Gelişim yaşam boyu çok boyutlu, çok yönlü, esnek, çok disiplinli ve bağlamsaldır; büyüme, sürdürme ve düzenlemeyi içerir ve biyolojik, sosyokültürel ve bireysel faktörlerin birlikte işlev görmesiyle yapılanır"
“Geriye doğru anne babamıza, ileriye doğru çocuklarımıza ve onların çocuklarıyla da asla göremeyeceğimiz fakat umursamak zorunda olduğumuz geleceğe uzanırız.”
-Carl Jung
Giderek artan kendine zarar verici davranışlar narsisist, depresif hale gelmiş ben’in kendi varlığından emin olmayı, kendini hissetmeyi hedefleyen ümitsiz çabası olarak anlaşılabilir. Acı duyuyorum o halde varım. Varoluş duygusunu da acıya borçluyuz. Acı ortadan kalktığında yerine koyacak bir şey ararız. Yapay olarak yaratılan acı buna çare olur.
Neoliberal mutluluk dispozitifi mutluluğu şeyleştirir. Mutluluk, daha yüksek performans vaat eden olumlu duyguların toplamından daha fazla bir şeydir. Optimize etme mantığına uymaz. Hazırda olmamasıdır en önemli niteliği. Bir olumsuzluk barındırır içinde. Gerçek mutluluk ancak kırılmış olarak mümkündür. Mutluluğu şeyleşmekten kurtaran bizzat acıdır. Ona süreklilik kazandırır. Acıdır mutluluğu taşıyan.