… … Yeni olan kültürümüz hiç bir noktada eskisinden daha iyi değildir. Herşeyden önce, insan cemiyetini hayvan topluluğundan ayıran ve kültürün doğuşunda yegâne âmili teşkil eden dil Türkiye'de otuz-kırk yıllık bir maziye sahiptir; bugün yeni nesillere öğretilen dil otuz-kırk yıl önce meydana gelmeye başlamıştır. İnsanlık tarihinde konuşma ilk defa icat edildikten sonra otuz yıl sonraki insanların kültürü ne kadar olursa bizimki de ancak o kadar olur. Bugün kendimize örnek aldığımız Batılıların veya devrimcilere örnek olan Çinlilerin milattan binlerce yıl önce konuşma ve yazı diline sahip olduklarını biliyoruz. Şu halde biz en az beş bin yıllık bir yolun henüz otuz yıllık kısmını almış durumdayız. | Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019, s. 90.
Sayfa 90 - Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019Kitabı okudu
Avrupalılaşma taraftarlarının iddiaları herşeyden önce objektif tahlile gelmeyecek kadar vuzuhsuzdur. Avrupa diye yekvücut bir kültür veya medeniyet yoktur; hepsi de modern medeniyeti şu veya bu derece temsil eden çeşitli millî kültürler vardır. Avrupacıların iktibas etmek istedikleri şeyler bu medeniyete ait değerler ise, o takdirde Avrupalılaşma tezi millî kültürün inkar edilmesini gerektirmez. Eğer Avrupacılar bu terimle belirli bir Avrupa memleketinin kültürünü kasdediyorlarsa, o zaman sosyal gerçeğe uymayan bir ütopya peşindeler demektir. Çünkü bir milleti başka bir milletin tipkısı haline getirmek imkânsızdır; böyle bir gayret insanlara fuzulî iztirap vermekten öteye gidemez. Sanayi inkılabi önce İngiltere'de olduğu halde, İngiltere'yi takip eden diğer Avrupa memleketleri farklı hüviyetlere sahip olarak geliştiler. Türkler, Araplar ve Acemler, hatta Pakistanlı ve Endonezyalılar İslâm medeniyeti dairesine mensup oldukları halde, hiçbirinin Müslümanlığı bir diğerinin aynı değildir. Nitekim Batı'nın Hıristiyanlığı da her memlekette aynı karakteri göstermez. Aynı bürokratik sistem iki memlekette birbirinden farklı iç bünyelere sahip olur, aynı maddî unsurları kullanan iki cemiyet/ birbirinden farklı şekil ve muhtevada eserler meydana getirirler. | Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019, s. 76.
Sayfa 76 - Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019Kitabı okudu
Reklam
Avrupalı olma gayretinin en kuvvetli sâiklerinden biri de Avrupalıların düşmanlığından kurtulmak ve böylece ardı ardına gelen haçlı seferleri felaketine bir son vermekti. Bu yüzden bazı münevverler Balkan Harbi'ndeki yenilgimizi bile bize Avrupalı olma zaruretini daha çok hissettireceği için hayırlı bir olay sayıyorlardı. Merhum Peyami
Sayfa 69 - Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019Kitabı okudu
İki yüz yıllık siyasî düşünce tarihimiz tıpkı devletimizin iki yüz yıllık siyasî tarihi gibi şaşkınlıklar, hayal kırıklıkları, ümitsizlikler ve devamlı bir perişanlık hâlindedir. Türkiye'nin kuruluşu hakkında fikir yürüten münevverlerimizi bugün okurken onların yüzme bilmeyen bir insanın kendini ölüme daha çok yaklaştıran çırpınışlarına
Sayfa 65 - Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019Kitabı okudu
Dünyada yazılmış bütün seyahatnamelerde bütün milletlerin karakterleri hakkında yazılanları gözden geçirin, Osmanlı Türk'ü kadar övülmüş bir millet bulamazsınız. Bu övgüye katılmayan tek millet Osmanlı Türk'ünün kendisidir. O bütün büyüklerin yaptıkları gibi ağırbaşlılığını hiçbir zaman kaybetmedi. Kimse tarafından beğenilmeye de ihtiyacı yoktu, çünkü kendisini Tanrı'nın kullarına hizmet etmek ve Tanrı'nın adını yüceltmek için kurulmuş bir devletin temsilcisi olarak görüyordu. | Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019, s. 59.
Sayfa 59 - Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019Kitabı okudu
Dünya tarihinin en büyük destanını yazan bu milletin karakterini anlayabilmek için onun hükümdarlarının yaşadığı Topkapı Sarayı'na ibretle bakmak bile yeter. Bu adamlar kendi şahsiyetlerini inandıkları kıymet sistemi uğrunda silmekle uğraşmış gibidirler. Topkapı Sarayı Tanrı'ya ve onun kullarına hizmet etmek üzere toplanmış dervişler tarafından kurulmuş mütevazi bir tekkedir. Orada göğe tırmanan binalar, kibir ve gurur tahrik etmekten başka işe yaramayan azametli yapılar göremezsiniz. İslâm dünyasının en büyük mabedini yaptırmış olan hükümdarın burada kendisi için yaptırdığı yer, bir dervişin çilehanesinden daha büyük değildir. | Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019, s. 59.
Sayfa 59 - Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 721 ile 730 arasındakiler gösteriliyor.