Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

c

c
@arielswish
128 syf.
·
Puan vermedi
Bütün Şiirleri
Bütün ŞiirleriAsaf Hâlet Çelebi
8.4/10 · 1.134 okunma
Reklam
Cetvel indiğinde tirmisçi hala bağıtıyordu, saat hala sekizi yirmi sekiz geçiyordu ve ellerim yanıyordu. Ali ise onların acılarını hafifletmek istercesine sağ eliyle değil de, sol elininin hissetmeyen parmaklarıyla, yanan ellerimizin tarihini yazıyordu. Biz o tarihin hep sessiz kalacağından habersizdik. Uzattığımız avuçlarımızla, birleştirdiğimiz parmak uçlarımızla içimizde bir daha asla kapanmayacak üzere açılan yaralardan habersizdik. Çalan teneffüs zili ile birlikte ellerimizin sızısı yavaş yavaş kaybolurken, biz her gün, tekrar tekrar, yenilmeyi öğretilen ruhlarımızı birbirimizden saklamaya, bize kaybedeceğimizi şimdiden söyledikleri bir hayata alışmaya çalışıyorduk.
Sayfa 70 - İletişim

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Orada sadece kadınlar ve erkekler değil, aynı zamanda iyilik, kötülük, hayranlık, umut, öfke, zulüm, gözyaşı ve korku vardı. Onların varlığı hem bir umudun hem de insanın peşini hiç bırakmayan bir korkunun kaynağı olabilirdi. Kiminin varlığı -mesela Rezan Hanım- dışandan, başka bir dünyadan, hiç beklenmedik bir anda gelen bir işaret gibiydi. Sanki onlar, zamanında buralardan gidip, dünyaya şöyle iyice bir bakmışlar ve güzel haberlerle geri dönmüşlerdi. Sözleriyle, halleriyle, bakışlarıyla, "Merak etmeyin, korkulacak bir şey yok," diyorlardı bize. Yani biz de zamanı gelince gidip, o hayata karışabilirdik.
Sayfa 63 - İletişim
Sonra sözleşmiş gibi aynı anda tekrar yürümeye başladık. Okuldan çıkışımızla, yaşadığımız o an arasında yıllar geçmiş gibi bir duygu kaplamıştı içimi. Günlerdir birbirimizden habersiz olarak o resmin kaderini izlememiz, o resmin önünde kendiliğinden aynı anda durmamız ve nihayet hiç birbirimizin yüzüne bakmadan birbirimizin kederini anlamamızla birlikte sanki birdenbire sadece ikimizin yaşadığı bir dünyanın kapısından içeri doğru süzülmüştük. Bu yeni dünyada bütün renkler bir yağmur ertesi berraklığında pırıl pırıl parlıyorlardı. Aramızda aşılması gereken hiçbir duvarın, söylenemeyen hiçbir sırrın, tutulmamış hiçbir sözün olmadığı bu dünyayı daha sonra kaç kez tekrar görmeye, kaç kez varlığımı tekrar onun içinde hissetmeye çalıştım? Kimi kez bir tepede tek başına büyüyen bir ağaç kadar yalnız, kimi zaman gri, ağır ve durağan bir gökyüzü kadar sıkıntılı, kimi zaman sinemada ilk "dannnnn ! " sesinin duyulduğu an kadar sevinçli, kimi zaman da oynamak için sokakta saatlerce diğerlerinin gelmesini bekleyen bir çocuk kadar mahzun döndüm o yolculuklardan ve kaç kez o uzak şehirlerin, soğuk gecelerinde mırıldandım kendi kendime: "iki ekmek verir misiniz?"
Sayfa 60 - İletişim
Reklam
aşk biraz da sınav kağıdını sıranın köşesine koymak ve elma demektir sanki
Onun adı okunmuştu. Kağıdına bakarak sırasına döndü. Kağıtların arkasına, son çözümün bitimine yazılmıştı notlar, o yüzden, olduğum yerden kaç aldığını görmem mümkün değildi. Kağıdıyla dönerken sevinçli ya da üzgün de görünmüyordu. Beklediği gibi, ne yüksek ne de düşük olan bir not almış gibiydi. Sırasına oturunca bir an yüzüne baktım. Baktığımı hissetmişti, başımı tekrar kürsüye çevirdim fakat kağıdının arkasını çevirip, tam okuyabileceğim gibi sıranın kenarına koydu. Göz ucuyla kağıda baktım, küçük bir üç rakamını okuyabiliyordum şimdi... O kadar düşük not aldığı için üzülmüş ama kağıdını benim okuyabileceğim gibi koyarak verdiği işaretle de içim içime sığmaz olmuştu. Bir mucize gibiydi, sanki sonunda bana, "Elma," demişti.
Sayfa 55 - İletişim
"Hadi kuşum, ye bakayım, gelişme çağındasın," diyerek bir tabağa doldurduğu meyveler ve gamzeleriyle geri dönerdi. Mahalledeki çocuklar bana "leylek" demeye başladıklan zaman çıkarmıştı bu "kuşum" deme işini. Ben de o bana "kuşum" dedikçe, çocukların "leylek" diye alay etmelerine aldırmaz olmuştum nedense. Hatta onlar "leylek" dedikleri zaman, kulağıma hemen Mine Abla'nın "kuşum" diyen sesi geliyor ve kollanmı dirseklerimden büküp, kuş gibi uçarak leylek diyenlerin önünde duruyordum. Önce şaşırıp sonra gülüyorlardı onlar da. Bir süre sonra da zaten "leylek" diye kızdırmaktan vazgeçip, "Hadi bi leylek yapsana," diye yalvarmaya başlıyorlardı.
Sayfa 51 - İletişim
Kapıda durup bir sigara içtiği o anlar için, "Benim için günün en mutlu anlan bunlar," derdi annem. Neler düşünürdü de öyle derdi? Neler geçerdi o sırada hayalinden? Nerede olduğunu bilmediği ama uzaklarda bir yerlerde kendisini beklediğini bildiği başka bir hayat mı? "Geç kaldın sen bugün?" "Ekmek çıkmamıştı, bekledim biraz." "Hadi gir de yemeğini ye, taze fasulye yaptım." Yemeğimi koydum, ekmek kestim, taburemi alıp, annemin yanına çıkıp, kapının önüne oturdum. Daha ilk lokmayı ağzıma alırken, kirli, sarman bir kedi yanaştı yanımıza. Anneme baktım, "içeride bayat ekmek var dünden," demeden gülümsedi. Sokak öğlen sessizliğine bürünmüştü. Uzaktan mobilet sesleri geliyor, güneşin artık yakmayan sıcaklığı saçlarımı okşuyordu. Annem, kedi ve ben, az sonra başlayacak çırçır makinelerinin sesini, babamı, içeride verilmeyi bekleyen gizli mektuplan, bir portakal ağacının altında gömülü o kitabı, çöpü, açlığı ve karanlığı unutup orada bir sigara içimi oturduk. Bir sigara içimi kadar kısa fakat beni hep dönecek bir yerim olduğuna inandıracak kadar uzun ...
Sayfa 48 - İletişim
Otelden çıkamadığına dair anlattıklarına annem inanmadı fakat bağırmadı da Sadece "Allah kavuştursun!" diyerek kaynayan makarnayı karıştırmaya devam etti. Yavaş yavaş, özenle karıştırıyordu, hareketlerinde bir ahenk, bir duruluk vardı. Bir ara başını çevirip bana baktı ve belli belirsiz gülümsedi. O gülümsemenin, gidebilmenin bazen hesaplaşmakla değil, bizzat bağışlamakla mümkün olduğu anlamına geldiğini yıllar sonra anlayacaktım.
Sayfa 33 - İletişim
Ne her türlü kırgınlığı, fesatlığı, öfkeyi ve yalanı çözüveren o "Bi oturup konuşsak," çarelerinden ne de insanı kendi kuralları olan başka bir aleme götüren aşkın ruh hallerinden haberdardım. Ama onu geri kazanmak için ne anlatacağım filmlerin, ne icat edeceğim oyunların ne de uğurlu ya da uğursuz sayılarımın yeteceğini de artık anlamıştım. Ve bu çaresizlikten o kadar bunalmıştım ki 052 birdenbire yolun karşı tarafında göründüğünde neredeyse hafiflemiş hissetmiştim kendimi.
Sayfa 20 - İletişim
Reklam
Ölüm olayı aslında korkunç bir şey; ya öldüklerini kavrayanların hissettikleri? Yaşlılar vardır, gülümseyerek ölürler, uykuda sağdan sola döner gibi veya sönmesi gibi yağı biten bir lambanın. Ama sağlam bir genç, ölüme karşı var gücüyle savaştıktan sonra birdenbire ölürse neler hisseder?
Sayfa 68 - YKY
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.