c

c
@arielswish
Reklam
Cetvel indiğinde tirmisçi hala bağıtıyordu, saat hala sekizi yirmi sekiz geçiyordu ve ellerim yanıyordu. Ali ise onların acılarını hafifletmek istercesine sağ eliyle değil de, sol elininin hissetmeyen parmaklarıyla, yanan ellerimizin tarihini yazıyordu. Biz o tarihin hep sessiz kalacağından habersizdik. Uzattığımız avuçlarımızla, birleştirdiğimiz parmak uçlarımızla içimizde bir daha asla kapanmayacak üzere açılan yaralardan habersizdik. Çalan teneffüs zili ile birlikte ellerimizin sızısı yavaş yavaş kaybolurken, biz her gün, tekrar tekrar, yenilmeyi öğretilen ruhlarımızı birbirimizden saklamaya, bize kaybedeceğimizi şimdiden söyledikleri bir hayata alışmaya çalışıyorduk.
Sayfa 70 - İletişim
Orada sadece kadınlar ve erkekler değil, aynı zamanda iyilik, kötülük, hayranlık, umut, öfke, zulüm, gözyaşı ve korku vardı. Onların varlığı hem bir umudun hem de insanın peşini hiç bırakmayan bir korkunun kaynağı olabilirdi. Kiminin varlığı -mesela Rezan Hanım- dışandan, başka bir dünyadan, hiç beklenmedik bir anda gelen bir işaret gibiydi. Sanki onlar, zamanında buralardan gidip, dünyaya şöyle iyice bir bakmışlar ve güzel haberlerle geri dönmüşlerdi. Sözleriyle, halleriyle, bakışlarıyla, "Merak etmeyin, korkulacak bir şey yok," diyorlardı bize. Yani biz de zamanı gelince gidip, o hayata karışabilirdik.
Sayfa 63 - İletişim

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sonra sözleşmiş gibi aynı anda tekrar yürümeye başladık. Okuldan çıkışımızla, yaşadığımız o an arasında yıllar geçmiş gibi bir duygu kaplamıştı içimi. Günlerdir birbirimizden habersiz olarak o resmin kaderini izlememiz, o resmin önünde kendiliğinden aynı anda durmamız ve nihayet hiç birbirimizin yüzüne bakmadan birbirimizin kederini anlamamızla birlikte sanki birdenbire sadece ikimizin yaşadığı bir dünyanın kapısından içeri doğru süzülmüştük. Bu yeni dünyada bütün renkler bir yağmur ertesi berraklığında pırıl pırıl parlıyorlardı. Aramızda aşılması gereken hiçbir duvarın, söylenemeyen hiçbir sırrın, tutulmamış hiçbir sözün olmadığı bu dünyayı daha sonra kaç kez tekrar görmeye, kaç kez varlığımı tekrar onun içinde hissetmeye çalıştım? Kimi kez bir tepede tek başına büyüyen bir ağaç kadar yalnız, kimi zaman gri, ağır ve durağan bir gökyüzü kadar sıkıntılı, kimi zaman sinemada ilk "dannnnn ! " sesinin duyulduğu an kadar sevinçli, kimi zaman da oynamak için sokakta saatlerce diğerlerinin gelmesini bekleyen bir çocuk kadar mahzun döndüm o yolculuklardan ve kaç kez o uzak şehirlerin, soğuk gecelerinde mırıldandım kendi kendime: "iki ekmek verir misiniz?"
Sayfa 60 - İletişim
aşk biraz da sınav kağıdını sıranın köşesine koymak ve elma demektir sanki
Onun adı okunmuştu. Kağıdına bakarak sırasına döndü. Kağıtların arkasına, son çözümün bitimine yazılmıştı notlar, o yüzden, olduğum yerden kaç aldığını görmem mümkün değildi. Kağıdıyla dönerken sevinçli ya da üzgün de görünmüyordu. Beklediği gibi, ne yüksek ne de düşük olan bir not almış gibiydi. Sırasına oturunca bir an yüzüne baktım. Baktığımı hissetmişti, başımı tekrar kürsüye çevirdim fakat kağıdının arkasını çevirip, tam okuyabileceğim gibi sıranın kenarına koydu. Göz ucuyla kağıda baktım, küçük bir üç rakamını okuyabiliyordum şimdi... O kadar düşük not aldığı için üzülmüş ama kağıdını benim okuyabileceğim gibi koyarak verdiği işaretle de içim içime sığmaz olmuştu. Bir mucize gibiydi, sanki sonunda bana, "Elma," demişti.
Sayfa 55 - İletişim
Reklam
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.