Orada sadece kadınlar ve erkekler değil, aynı zamanda iyilik, kötülük, hayranlık, umut, öfke, zulüm, gözyaşı ve korku vardı. Onların varlığı hem bir umudun hem de insanın peşini hiç bırakmayan bir korkunun kaynağı olabilirdi. Kiminin varlığı -mesela Rezan Hanım- dışandan, başka bir dünyadan, hiç beklenmedik bir anda gelen bir işaret gibiydi. Sanki onlar, zamanında buralardan gidip, dünyaya şöyle iyice bir bakmışlar ve güzel haberlerle geri dönmüşlerdi. Sözleriyle, halleriyle, bakışlarıyla, "Merak etmeyin, korkulacak bir şey yok," diyorlardı bize. Yani biz de zamanı gelince gidip, o hayata karışabilirdik.