Bu memleket ,dünyanın beklemediği , asla ümit etmediği, bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine yüksek sahne oldu .Bu sahne en az yedi bin senelik Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından kasırgalarından evvela korkar gibi oldu , sonra onlara alıştı ,onların oğlu oldu. Bugün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım , güneş oldu, Türk oldu .Türk budur : Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. M. K. Atatürk
Evlilik, dünyada en iyi tanıdığın insanı bulmakla ilgilidir. Kahvesini nasıl içtiğini, en sevdiği filmi veya ilk kedisinin ismini bilmek değil. Daha derin bir şekilde bilmektir. Ruhunu bilmektir.
Açık havada yürüyüş yapmak Nietzsche külliyatının doğal bileşeni, yazarlığının da değişmez refakatçısıydı” der Frédéric Gros. Ve Nietzsche de bu sözü destekler nitelikteki şu sözü söyler:
“Ben biir gezgin ve bir dağcıyım; düzlüklerden hoşlanmam ve görünüşe göre uzun süre kıpırdamadan oturamam. Beni bekleyen kader her neyse, yaşayacak daha neyim
İlk defa tüm olayları ,bir katilin geniş açılı perspektifinden okumuş olduğum için ,bu kitap bana alışılagelmişin dışında bir okuma süreci yaşattı.
Genelde bir cinayet işlendikten sonra Polis ,FBA, Criminal olay yerine intikal eder, her bulgu değerlendirilir, katilin profili belirlenir ,vs vs olaylar bir şekilde ilerler .Biz okurlar da eğer kurgu
"Seni seviyorum diyen, seni gerçekten seven değildir. Seni gerçekten seven , seni seviyorum demeye çekinendir." diyordu elma ağacının köklerinden Cemal Süreya. Doğru, çekinmen gerçekten sevdiğinin en masum kanıtı. Ancak uzadıkça çekinmen ,geç kalınmış aşklara yazdırır adını.
Unutma ki ,aşk seni bulsa ya da sen onu bulsan ,senin için bu aşk , sadece bir keyif mi ,tutku mu ,bağımlılık mı, yoksa başlı başına bir alışkanlık mı, diye düşün, hemen esir olma.