Melek, öz annesi tarafından üvey babanın eline bırakılan bir çocuk. Dövülen, hırpalanan, sevilmeyen, sayılmayan, esir edilen ve sonunda da yaşlı bir adam olan Hüsrev Bey’a para karşılığında verilen.
Melek’in çektikleri bunlarla kalmaz. Yeni evinde bu adamın annesine bakar, yine hor görülür, sevilmez. Bu kadın öldükten sonra da Hüsrev Bey’in eziyetine uğrar. Bu cinsel takıntıları olan hasta ruhlu adam, Melek’i erkeklerle cinsel ilişkiye zorlar ve ilişki sırasında onları izler. Melek’i döver, söver, acımaz.
Romanın devamında bu aşağılık adam ölür.
Yalçın sadece Melek’i kurtarmak istediğini düşünür. Melek ise idama çarptırılır.
Melek’ten ise kendisini savunması beklenir.
”Asılacak Kadın” gerçek bir olaya dayanıyor. Pınar Kür, bir fotoğraftan yola çıkarak bu kadının yaşadıklarını öğreniyor ve zorlu bir yazma sürecine giriyor.
Okuyucu için de tüyleri diken diken eden, tüm sinirleri de altüst eden bir eser.
”Özgürlük” , “sevgi” kelimelerinin anlamlarını bile bilmeyen bir çocuk olur mu? Oluyor işte. Hayatı boyunca korkuyla, sevgisizlikle büyütülmüş; ne söylenirse onu yapmış, hiçbir şeyi sorgulamamış bir çocuk. Ezilmiş ve bunu kabullenmiş.
Roman üç kişinin ağzından anlatılıyor. Bu üç kişi de toplumun kadınlara bakış açısını rezil bir şekilde yansıtıyor. Günümüzde de pek değişmeyen bir bakış açısıyla.
Roman aynı zamanda filme de uyarlanmış. Eser, müstehcen bulunarak bir süre sonra ne yazık ki yasaklanmış.
”Asılacak Kadın” sizi rahatsız edecek, sinirlendirecek, dehşete düşürecek. Bu sebeple bir çırpıda okunmayacak.