Pınar Kür - Asılacak Kadın
Yaşanmış bir hikaye olduğunu belirtmek istiyorum.
Üç bölümden oluşan hikayede ilk iki bölüm anlatımı çok değişik, akıcı ve hep zirvede giden bir tondaydı.
“Hanıma baksın diye bir kız getirdiler bugün. Adı Melek’miş.”
İşte böyle başladı hikaye. İlk zamanlar evin hanımına bakıyordu, hanım ölünce olay örgüsü, toplumun ve ekonomik şartların kurbanı oldu. Peki ya Yalçın? Yalçın olayın neresinde? Kurtarmak istedi sadece, peki ya “asılacak kadın” durumuna nasıl geldi?
Bir kız çocuğu, hayattan koparılıp; eziliyor, kullanılıyor. Savunmasını dahi yapamayacak durumda sessiz kalıyor.
Yargılayan, yargılanan, savunan. Suçlu kim? Yalçın mı? Melek mi? Yoksa sessiz kalan komşular mı? Toplumun ön yargıları mı?
Tık. Kalem kırıldı.
Zor bir hikaye, içim acıdı, nefret kustum. İhtiyar pezevenge, komşulara, Recep’e, Yalçın’a!
Kur-tar-mak? Tık. Kalem kırıldı.
“Ben katilmişim, işlediğim bir cinayetmiş.”
“… buysa sevmek sevmek dedikleri eksik olsun başımdan…”
“İnsan dayak yiye yiye öğreniyor kendini korumasını.”