"Kızımız artık rahat uyuyabilir." Demişti gözleri yaşlı.
Kaiser sadece başını sallayabilmişti. Ölülerin zaten huzurlu olduklarına inanıyordu. Acı çekenler yaşayanlardı.
Çünkü erkekler uygun bir kadın görür görmez, iyi-kötü, güzel-çirkin, hiç bakmaz, haftalardır aç kalmış hayvanlar gibi üzerlerini atlarlar. Hepsinin alışkanlığı budur. Sonra da bunu aşk zannederler. Böyle bir yerde aşık olur mu? Sakın kendini kandırma.
En sonunda aşk acısından kendini asan şair, hayatının askını sonuna kadar kaybettigini anladıktan sonra, Aurelia adh kitabının bir sayfasında, bundan sonra hayatin kendisine yalnızca "kaba oyalanmalar" bıraktığını söyler.
Aşk kurtarmak istediğimiz bir vahaydı. Namevcuttu. İcat edilmemişti. Keşfedilmemişti. Yanılsamaydı aşk, manipüle edilmiş hissiyatın kontrolden çıkmış bir simülasyonuydu.
"Aşk nedir?"
" Neymiş?"
"Aşk, Füsun karayolları, kaldırımlar, evler, bahçeler ve odalarda gezinirken ve çay bahçelerinde, lokantalarda ve akşam yemeği sofrasında otururken, ona bakan Kemal'in duyduğu bağlılık duygusuna verilen addır."
Hiç söylenmemiş sözler söylemeli..
El değmemiş,duru sözler sevdiğim için..
Sevdiğim..!
Şehir giysilerini kıskanır
Ve bu yüzden bürünür geceye
Güneş gözlerinden beslenir
Ve saçlarını kollar görmek için...