Görenler yalnızım sanıyor; sensizlik nedir bilen yok.
Sonra çocuk bir kez daha bağırdı: "Allahını seven defansa gelsin." Gelen giden
yoktu. Sanki herkes sevgilisi için gol atmaya gelmişti o halı sahaya. Kalecinin
yalnızlığı benim sensizliğime benziyordu. Şimdi sen anlamazsın futboldan bilirim
ama ben sana futbolu da sevdiririm. "Ofsayt ne?" desem, şapşal şapşal suratıma
bakarsın. İşte öyle bakma diye ofsaydı da öğretirim ben sana...
Ofsayt, senin kalbime düştüğün gündür. Eros'un oku çıkmıştı orta sahadan ve
şenle benim aramda kimse yoktu. Kalbime en yakın olan şendin. Derken ok yavaş
yavaş düştü senin kalbine ve o acıyla çıkarıp kaleye doğru attın oku. Ben vardım
kalede ve ok sırf senden geliyor diye vurulup kalenin içine düştüm. Eros aşkı
vermedi. Neymiş ofsaytmış efendim. Kızı vurdun, kız beni vurdu, ben kaleye girdim
aşk oldum. Tamam, ofsayt ama işin içinde aşk var, Sayın Eros.
İşte ofsayt böyle bir şeydi. Bizim aramızda kimse yoktu. O gün bugündür "Sensiz
olmaz". O gün bugündür yerin dolmaz. Hani çocuk bağırıyordu ya; "Allahını seven
defansa gelsin" diye ve kimse gelmiyordu defansa... Oysa sorsalar hepsi Allahını
seviyordu ama defansta kimse yoktu. Halı saha maçlarında defans olmazsa olmaz.
Sen benim defansımsın. Defansı da öğrendik işte.
Elbette konumuz ne ofsayt, ne defans ne de futbol. Konumuz delilik. Aşk bir
çeşit hastalık ve aklın baştan gitmesi olarak düşünülürse, aşk bir delilik. Futbol da
bir çeşit deliliktir. Anlık heyecanlar yaşatan bir şey sonuçta. Sen de anlık
heyecanlar yaşatan bir şeysin. Sen aşksın, aşk ofsayt ve ikimizin düştüğü bir ofsayt
paha biçilemez...