Annesi kaşlarını çattı. “Oğlum erkek arkadaş bulmamı istiyor. Benim. Neredeyse altmış yaşındayım.”
Janelle ağırbaşlı bir şekilde başını salladı. “Gerçek aşk için asla geç değildir.”
“Hah. Ben sadece çalışmak istiyorum. Para, erkeklerden daha iyidir. Hermes çanta istiyorum.”
Sevginin bir hapishane olduğunu öğrenmişti. Onu tuzağa düşürmüş ve kanatlarını kesmişti. Onu aşağı çekip gitmek istemeyeceği yerlere gitmeye zorlamıştı; mesela ait olmadığı bir kulüp gibi.
“Yüzmeyi çok seviyorum,” dedi Korel gülümseyerek. “Yazın yüzmeye gidelim mi?”
“Gidelim,” dedim yağmurlu havaya bakarak. “Ben çok güzel yüzüyorum, sana da öğretebilirim.”
Korel gülmüştü. “Ben de güzel yüzerim, Turuncu.”
“Benim kadar olamaz.”
Korel dudaklarını bilmiyorum anlamında bükmüştü. “O hâlde,” demişti alayla. “Boğulursam beni kurtarırsın olur mu?” Kahkaha atmıştım ve alkışlamıştım. “Elbette kurtarırım, boğulmana izin vermem.”
Korel Erezli’nin boğulmasına izin vermiştim.
Bakış açısı. Evet. Sağlığımız yerindeydi. Hepimiz bir aradaydık. Parasal anlamda sorunumuz yoktu. Bakış açısı güzel bir şeydi.
Ancak aynı zamanda dengesizdi ve parmaklarımın arasından kayıp gittiğini hissedebiliyordum.
“Ne söylersen söyle, beni nasıl reddedersen et, beni nasıl itersen it, günün sonunda kalbin sadece benim için atacak. Bu bana yeter. Sana yemin ediyorum, Çirkin. Bu bana bir ömür yeter.”