Sağ kolumda küçük kırmızı noktalar var. Pıhtılaşmış kan damlaları. Gidip tuzlu suda yıkanmak iyi olur, diye düşünüyorum. Ama neye yarar? İçimde bu kadar çok kan akarken derimin üzerindekileri temizlesem ne fark eder?..
Derimin zorlandığını hissediyordum. Acıdan dudaklarımı ısırıyor, gözlerimden akan yaşları çenemden düşürmek için ani kafa hareketleri yapıyordum. Ve bütün bunların yanında, sanki gözlerim başkasına aitmiş gibi, olup biteni izliyordu. Bu raddeye nasıl geldiğimi soruyordu gözbebeklerim. Nasıl Kayra bu hale geldi? Yeni açılmış bebek gözleri gibi soruyorlardı. Anlamıyorlardı bu nefsi tahribatın nedenini. Kimse bir şey anlamıyordu. Kimse! Artık, anlam taşıyanları yiyip bitirmiştik. Mantıklı, neden-sonuç ilişkileri içinde gelişen her şeyi öldürmüştük. Geri dönüş yoktu..
Konuşacak bir şey yoktu. Ve ikimizin de istediği hayale dalmasına izin verdim. Ne ben onun acılarını, ne de o benimkileri anlayabilirdi. Rahatsız etmedik bir birimizi. Öylece oturup camdan göründüğü kadarıyla şehri ve gökyüzünü seyrettik.