Son zamanlarda okuduğum en kötü kitap. Okumaya başladığım an sonunu tahmin etmiştim zaten. Betimlemeler, anlatım o kadar zayıf ki… Bir daha bu yazarın kitabını okumayı düşünmüyorum.
İnsanın yeryüzündeki bütün yaşamı ruh eşini aramak biçiminde özetlenebilir. İnsan bilgeliğin, paranın ya da gücün peşindeymiş gibi yapabilir, oysa hiçbiri önemli değildir. Ruh eşini bulamadığı sürece yaptığı her şey eksik kalacaktır.
Red’in sahaf dükkanına doğru yürürken garip bir sıkıntı hissediyordum içimde. İnsan ölmek için dünyaya geliyordu. Bunun anlamı neydi? Hayatımız oraya buraya takılarak ve bekleyerek geçiyordu. Bizi bir yere götürecek treni bekleyerek.
Ben iki yüzlülük yapacak bir adam değilim. Boğulmakta olan düşmanımı kurtarmak için kendimi suya atabilirim, sudan çıktıktan sonra ona ısınması için paltomu da çıkarıp verebilirim; hatta onu bağışlayabilirim de ama bana yapılmış hakareti unutmadan.
Bir kelimenin, bir bakışın, sesteki bir değişmenin, dışarıdan önemsizmiş gibi görünen bir dikkatin seven bir kalbe yettiğini siz herkesden iyi bilirsiniz; zaten aşkın en büyük üstünlüğü kendi kanıtlarını yine kendisinin getirmesi değil midir?
Başkalarının hizmetine koşmak için gösterilen aşırı çabaya, yani gençliğin gücünü ortaya koymaktan dolayı sevinç duyduğu ve başkası tarafından aldatılmadan önce kendi kendini aldattığı bu ilk ve yüce yanlışa gelince, kadına ve Tanrı’ya saklayın bunu.
Komedyacının dehası asil ruhlu seyircilerin anlayıp kavradıkları şekilde orta çizgiyi gerçek anlamda belirtmesindedir. Bütün seyirciler, bencilliğin sevimliliği arkasına saklanmış olan aşağılamadan çok, erdemin gülünç yanını beğenip alkışlıyacaklardır.