1881 yılllarında ataerkil baskının fazla olduğu bir dönemde bir kadının avukat olmak istemesi ve karşılaştığı sorunları ele alan bir dizi geçen diyalog yine hüsranla içimi sızlattı. “Kadın avukat ve Erkek müvekkil arasında şöyle bir diyalog geçiyor; Cinayet davası için baroya başvuran müvekkil, kadın avukat çok başarılı davalarda yer almış ve bir çok dosyayı çözüme kavuşturmuş olmasına rağmen , ısrarla erkek avukat isteyince kadın avukatın müvekkile yanıtı şöyle oluyor ; İşi bir kadına bırakmak zordur değil mi çünkü biz kadınlar aklı havada ve dengesizdir ! Müvekkil utanç içinde hayır efendim ben böyle barbarca düşünenlere katılmıyorum tabi ki diyip yanındaki eşiyle göz göze geliyor ve başını öne eğerek nasıl da kalıplaşmış yargılarla hareket ettiğini farkediyor.”
when he says, “seni seviyorum” but tugay demir ceviker once said, “benimlesin, sevgili avukat, yanimdasin, solumdasin ve yerin hic degismeyecek. sen bile kendini solumdan sagima geciremezsin.”
..."Bu kadarı çok fazla, gerçekten çok fazla. Anlamıyor musun? Daha kötüsü olmaz derken çok daha kötüsü oluyor, her gün başka bir felaket geliyor. Ne tarafa gitsem yanlış gibi, her şeyden vazgeçsem içim rahat etmeyecek. Kendimi bulduğumu düşünürken aslında bulmadığımı fark ediyorum. Kim olduğumu bazen bilmiyorum." Gözlerinin içine baktım. "Beni anlamıyorsun değil mi?"