Yazık ki dünya tarihi çoğunlukla tasvir edildiği gibi sadece insan cesaretinin değil, insan korkaklığının da tarihidir; politika, inanılmak istendiği gibi salt kamusal kanaatin yönetilmesi değil, liderlerin kendi yarattıkları ve etkiledikleri iradeye köle gibi boyun eğmeleridir. Savaşlar her zaman bundan çıkar: tehlikeli sözlerle oynanan bir oyundan, milli hassasi yetin tahrik edilmesinden çıkar; politik cinayetler de öyle yeryüzünde hiçbir kötülük, hiçbir vahşet, insanın korkaklığı kadar çok kana mal olmamıştır.
Kendinden nefret eden biri bir başkasını sevebilir mi? Böyle biri kendiyle kavgalı olan başka biriyle uyum içinde olabilir mi? Kendine eziyet çektirip yine kendi kendine çok bilmişlik taslayan böyle bir insan başka birine huzur verebilir mi?