Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslami oluşumlar faaliyetlerini alenileştirdikleri ölçüde toplumsal planda meşruiyet kazandılar. Bu meşruiyetin ge­rekçelerinden biri kuşkusuz laik basının iddialarının devlet tarafından önemsenmemesi ya da ufak tefek müdahalelerle geçiştirilmesiydi. İhbar edilen faaliyetlerin önemli bir çoğunluğunun adli makamlarca aklanması ve bazı durumlarda iktidar tarafından yasalara aykırı bir durumun olmadığının dile getirilmesi (Örneğin eski ANAP yöneticisi ve Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık'ın "Ben Nakşibendiyim" demeci) İslami hareketlerin önüne hu­kuki anlamda çok geniş bir meşru alan açtı.
Metropoldeki taşra, İsmail Ağa Cemaati
Kadınların çarşafa bürünmesinin, erkeklerin sakal bırakıp şalvar giymesinin temel şart olduğu, bu tarikatta gündelik yaşamın en ince ayrıntıları konusunda neyin, nasıl yapılması gerektiği şeyh tarafından belirlenip müridlere dayatılıyor. Bu dünyadaki varoluşu sadece ve sadece Allah'a ibadet etmeye indirgeyen tarikat, kuşkusuz ilk aşamada, bilinen ibadetler hakkında alabildiğine ayrıntılı, karmaşık ve birbirlerine belirli bir sıra içinde sıkı sıkıya bağlı hükümler geliştiriyor. Böylelikle müridler, örneğin namaz ibadetinin pratiği kadar teorisiyle de meşgul oluyorlar. An­cak bu teori, namazın niçin’inden çok nasıl'ıyla ilgileniyor.
Reklam
İslamcıların, iktidara gelirlerse herkesi kör testereyle keseceklerini vehmedenlere, "Ya siz iktidara gelirseniz kimleri keseceksiniz? Kör testere yerine ne kullanacaksınız?" diye sormak gerekiyor.
Sayfa 18 - Metis YayınlarıKitabı okudu
“Yönetime talip olmalıyız." Yönetime talip olmak... Bu Nakşilerin artık sık sık dile getirecekleri başat talepleri olacaktır. Talip olmanın yolu ise yasal bir partide örgütlenmek ve siyaset yapmaktır. 1987 Kasım seçimleri öncesi bu parti Prof. Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi idi. Prof. Esad Coşan, derginin Kasım sayısında tüm İslami yapıları, adını açık açık dile getirme­mekle birlikte RP'yi desteklemeye, onun için çalışmaya, ona oy vermeye çağırmıştı.
Türkiye’de herhangi bir İslami yapılanmanın somut gücü ile ilgili veri edin­mek neredeyse imkânsız. Zaman zaman basına sızdırılan devlet istihbarat güçlerinin "rakamları” genellikle hem abartılı, hem de bunların edinilme yollan hayli kuşkulu. İşin ilginç yanı söz konusu İslami grupların çoğunun bu abartılı rakamları, propaganda için, gönüllü bir şekilde benimsemeleri. İskender Paşa Cemaati'nin gücünü belirlemede başvurulabilecek ilk yol İslam dergisinin tirajı kuşkusuz.
(İslam) derginin 1985 Temmuz sayısından, A.Özcan Emre imzalı bazı fıkhi değerlendirmeleri alalım: "Elbiselerin rengi: Elbiselerin beyaz ve siyah renkli olması müstehabtır. Yeşil renkli olmaları da sünnete uygun­dur. Elbiseler kırmızı ve sarı renkli olmamalıdır [erkekler için] çünkü Pey­gamber s.a.s. bu iki rengi erkeklerin giymelerini yasaklamışlardır.”
Reklam
"Artık okuyan ve düşünen insanlarımızın salt onaylayıcı olmaktan çıkıp seçici olmalarını tasvip etmedikleri bir durum karşısında eleştiri haklarını kullanmalarını istiyoruz."
Sayfa 141 - Metis yayınlarıKitabı okudu
İslam gettosu.
Tarikat içi ilişkilere verilen yoğun önem, birçok tarikat yapısında olduğu gibi, İsmail Ağa Cemaati'nde de, mürşidin odasına dizler üzerine sürünerek girip çıkmak gibi ritüellerin ortaya çıkmasına yol açıyor. (...)Kendi küçük cemaatlerini içinde yaşadıkları topluma karşı bir güç olarak tanımlamaları, doğal olarak içinde yaşadıkları toplumu da kendi küçük cemaatlerine karşı bir güç olarak tanımlamalarına neden oluyor. Bu tanımlamalarda ısrar edildikçe cemaat kendi içinde daha da sıkı kenetleniyor ve kendini toplumdan daha da yalıtıyor. Sonuçta, modern Türkiye'nin bağrında bir "İslam gettosu”nun temelleri atılıyor. (Adını, şeyhleri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun imamlığını yaptığı İstanbul Fatih’in Çarşamba semtindeki İsmail Ağa Camii'nden alan ce­maat, kamuoyunda daha çok caminin hemen yakınındaki İsmail Ağa Erkek Kuran Kursu ve yurdu ile İsmail Ağa Kız Kuran Kursu, ve yurduyla tanınıyor. 1330 öğrenci kapasiteli, dıştan altı, içten sekiz katlı birinci kurs ve yurt binası daha inşaat halindeyken basında gündeme gelmiş, “saray yavrusu, Türkiye'nin en modem Kuran kursu binası" olarak tanım­lanmıştı?
An­cak (İsmail Ağa) cemaatin söylemini tamamıyla modern dünyaya kökten karşı çıkış üzerine oturtması, ülkenin bu en büyük metropolünde gelenekleriyle kozmopolit kültür arasında sıkışıp kalmış taşra kökenli insanlar arasında yankı bulmasına yol açıyor. (...) tek başına kılık kıyafetleriyle bile "karşıt saflarda" tedirginlikler, kaygılar ve korkulara yol açarak kolektif bir intikamın keyfini yaşıyorlar.
"İslam'ı tekrar hayata döndürmenin yolu akletmekten geçmektedir. Akıl cihazını toplumun tümünü etkileyecek şekilde kullanmazsak ne İslam anlaşılır, ne de onunla amel olunabilir."
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
304 syf.
8/10 puan verdi
·
21 günde okudu
Bu çalışmasından sonra arkadaşları Ruşen Çakır hakkında İslamcı olduğuna dair düşüncelere kapılmışlar. Bazı İslamcı kesimlerde ise hidayete ereceği yönünde birtakım beklentiler doğmuş. Elhamdülillah solcuyum demekten imanım gevredi diyor. Bir aydının ait olmadığı kesimler hakkında araştırma yaparken, onların dünyasını keşfe çıkarken böyle bir izlenim bırakması takdire şayan. Mutlaka kütüphanenizde yer etmesi gereken bu kitapta, genel hatlarıyla Türkiye'deki İslami hareketler incelenmiş. Topluma bıraktığı etkiler üzerine de katkıda bulunduğu söylenebilir. Yazar İslami grupların, cemaatlerin, akımların Türk toplumunda aşama aşama ne şekilde konumlandığı hakkında biraz fikir veriyor. İslami hareketlerin Türk toplumundaki yeri ve önemi nedir? Bu hareketlerin siyasetle ilişkisi nasıl? Dinin siyasetle ilişki içerisinde olmasının toplum yapısına ne gibi etkileri olmuş? İnsanların İslami gruplara dâhil olmasının ardında ne çeşit fikirler, inançlar yatmakta? İslami gruplardaki siyasi, ideolojik, tasavvufi yönelimlerin içeriği nedir? Fikirlerin oluşum süreçlerinde meydana gelen ayrılıklar ne yönde veya grup liderleri arasındaki farklılıklar nasıl bir planda oluşmuş? Cemaatlerin, İslami çizgide olan partilerin, küçük grupların ve akımların belirleyip esas aldığı ilkeler neler? Daha çok bu tür sorulara cevap arandığını gözlemledim.
Ayet ve Slogan
Ayet ve SloganRuşen Çakır · Metis Yayınları · 2014101 okunma
Çok iyi :D
"9 Işık'ınızı alın, münasip bir yere koyun... Adına 'doktrin' dediği doktrin müsvettesi 'boktrin'ini Ahbes'e övgülerle dolduran lider ve hempası..."
Sayfa 186 - Metis YayınlarıKitabı okudu
İmamsızlık, Halifesizlik
Merkezi bir dini otoritenin bulunmadığı, herkesin kendi İslam yorumunun "en doğru" olduğunu iddia ettiği bir ortamda, olan İslam'ın kendisine oluyor.
Sayfa 310 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Kuran'ı gençlere öğretmeyi kendine temel ilke edinen Süleyman Efendi için "içinde bulunduğu dönemin koşullarına ayak uyduran bir Nakşi şeyhi" denebilir. Ancak bu "şeyhin" geride iki milyondan fazla baskı yapmış Yepyeni Usul ve Tertiple Kuran Harf ve Harekeleri adlı kitaptan başka hiçbir eser bırakmamış olması, onun mücadelesinde aracın (Kuran öğretme) amacın (tasavvuf) yerine geçtiğinin çarpıcı bir göstergesi. Nitekim tasavvufi geleneklerin aksine Süleymancıların Kuran ve ilmihal kitapları dışındaki İslami eserlere fazla itibar etmemeleri de bu olguyu güçlendiriyor.
Sayfa 139 - Metis YayınlarıKitabı okudu
"... Müslüman olmasak içimiz rahat etmeyecek, vicdanımız bizi içerden dürtecek, rahatsız edecek. Onun için birazcık da müslümanız. Ama aslında yirminci yüzyılın dünyaya tapan, maddeye tapan insanlarıyız. Ama vicdanımız ikide bir bizi dürtmesin, uykumuzu kaçırmasın diye hafif hafif ucundan kenarından müslümanlık yapıyoruz."
Sayfa 32 - Metis Yayınları - Prof. Dr. Mahmud Esad CoşanKitabı okudu
111 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.