Haldun Taner, o döneme de hâkim, maalesef günümüzde de maruz kaldığımız "sansürcü, müdahaleci" anlayışı çok başarılı bir şekilde eleştirmiş. Aynı zamanda dar bakışlı ahlâk anlayışına ve kol kırılsa da yen içinde kalır düsturuna, "Kötülükleri gizleyelim, iyilikleri abartalım." düşüncesine çok yerinde dokundurmalar yapmış. Oldukça eğlenceli, aynı zamanda düşündürücü harika bir eser.
“Ay, iri ve toparlak, Maltepe sırtlarından doğuverdi. Yassıada üstlerinde bir yıldız, onun çıkışı ile rahatı kaçmış gibi, olduğu yerden kaydı, gökyüzünde ışıklı bir yol çizerek gözden kayboldu.”
Haldun Taner
Hikayelerinde işlediği temalar, genellikle, eğitim ve öğretim eksikliğinden kaynaklanan düzensizlikler, büyük şehrin yaşayışına uymaya çalışan sonradan görme türedi insanlar, bilgisiz, kaba kimseler, züppeler, kişilerin yaratılıştan gelme ruhsal bozuklukları vb. Bunları bıyık altından gülen bir mizah (humor), kimi zaman da yergi havası içinde verir. Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasının ürünü olan züppe tipinin
Ahmet Mithat (Felatun Beyle Rakım Efendi),
Recaizade Mahmut Ekrem (Araba Sevdası),
Hüseyin Rahmi (Şıpsevdi) vb.
ile sürüp gelen yergisinin son örneğini Haldun Taner yazmıştır. "Made in USA"
Yazar, belli bir vakaya dayanan, alışılmış hikaye tekniğini sürdürmüştür. Gerek kurgu gerek humor'u ön plana alması bakımından, Refik Halit geleneğine bağlı olduğu söylenebilir.
(Nitekim, Tuş hikayesi, Refik Halit'in Sarı Bal adlı hikayesinden esinlenmiş görünmektedir). Mahalle kadınlarını ele aldığı hikayelerde Hüseyin Rahmi havası sezilmektedir. (bk.. İki Komşu). Yalnız birkaç hikayede (Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu, Ayışığında "Çalışkur") yeni biçimler denemiştir.