"Sevgili Pip," dedi. "Aklının onda kalmadığına emin misin?"
"Yok, yok... hiç öyle bir şey yok, Biddy."
"Bunca yıllık arkadaşlığımızın adına söyle. Onu unutabildin mi, kesinlikle?"
"Canımın içi Biddy, başımdan geçen önemli şeylerin hiçbirini unutmadım ben. Önemsiz şeylerin bile pek azını unuttum. Ne var ki o, zavallı bir düştü, çoktan uçup gitti Biddy, çoktan uçup gitti."
Gene de bu sözleri söylerken bile içimden biliyordum ki o gece eski konağın yerini tek başıma gezmeye gidecektim, onun hatırı için. Evet aynen, öyle işte. Estella'nın hatırı için.
Doğada ‘o’ diye gördüğümüz bazı şeyler ‘o’ değildir.
Antik çağ filozoflarından günümüze bilgi kavramı bu farklılık odağında kendini geliştirmiştir. Değişmiş midir? Belki de felsefe uğraşları içinde en az değişim bilgi üzerinedir. (Bu benim yorumum.) Günlük yaşamımızda ise buna benzer durumlar her insanın başına mutlaka gelmiştir. Kendinize yakın
Beni geriyor, ben uyurken olsun istiyorum her şey. Uyanayım ne oldu diyeyim sen uyuyordun her şey geçti çok güzeldi keşke sen de olsaydın desinler. Ağırlığını sürüklerken nasıl güzel olduğunu düşünmemiştim ki şimdi pişman olayım diyeyim. Hiç böyle bir şey için üzülmedim, olana olması gereken olduğu için inandım. Belki de o yüzden ihtimaller beni yıpratmadı. Aynen öyle oldu. Olana olan inancım hatta sadakatim bana yapacağını yaptı. Kaçmak da dahil buna.