Anlatım vasat, hikaye bir yere varmıyor, birbirinden bağımsız bir sürü kişi ve olay.. Benim için zaman kaybı olacağı için bıraktım. Yazarı daha önce okumamıştım iki kitabı daha var elimde umarım onlarda da aynı hissi yaşamam. Şimdilik tavsiye etmiyorum.
Ayrılık Çeşmesi SokağıSelçuk Altun · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020340 okunma
Bu kitapta tarihten, edebiyata, müzikten, resime, heykelden, şiire, şarkılardan, kitaplara, yazarlara kadar her konudan pek çok şey bulmak mümkün… Yazardan okuduğum ilk kitap olmasından mütevellit olduğunu düşünüyorum. Arada kopmalarım oldu. Bir konu anlatırken veya sokaklarda gezerler aklına umulmadık anda bir şiir, sanata veya tarihe dair bir bilgi belirtmesiyle sizi alıp oralara kadar sürüklüyor. Okurken bir bakmışım kendimi internette bir şeyler ararken buluyorum. Veya geri dönüp bakmak ümidiyle altını çiziyorum. İşte böyle kitaplar beni mutlu ediyor. Benim için “İyi ki okudum” dediklerim arasında olan bir kitap oldu.
Konusu ise; Yurtdışında yıllarca akademisyenlik yapan Ziya Adlan'ın ölümcül hastalığı sebebiyle Türkiye'ye dönmesi ardından sayılı günlerini ülkesinde geçirmek istemesi ile başlıyor. Eski bir
aileden gelen Adlan Ayrılık Çeşmesi Sokağındaki bakımsız konağa yerleşiyor ve kendine bir yardımcı
arayamaya başlıyor. (Aslında her şey hesaplı kitaplı biz bunu kitabın sonunda anlıyoruz.) Bu vesileyle diğer esas karakterimiz olan Artvin Taner ile yolları kesişiyor. Artvin'in tek tutkusu vardır; o da saksafon çalmak. Fakat bazı talihsiz olaylar sonucunda sol elinin iki parmağı kesiliyor ve her şeyini bu olaydan sonra kaybediyor. Buna sevdiği kadın ve hayalleri de dahil. Kısacası bu kitapta biz okurlar, bir profesörle saksafon çalmaya meraklı fakat her şeyini parmaklarıyla kaybetmiş bir genç arasındaki sohbete konuk oluyoruz.
Ayrılık Çeşmesi SokağıSelçuk Altun · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020340 okunma
"Atatürk, bizim elimizden, yirminci asrın en büyük milli kahramanı milletinin elinden, bir büyük deha insanlığın elinden gidiyordu. Askerlikte ve politikada hiç şaşmaz sağdu- yusundan başka, bütün maddi manevi varlığında bir göçüş hali seziyorduk. Atatürk, sonsuz ölüm ülkesinin eşiğinde idi. Onun, bir dönülmez yolda bizden uzaklaştığını yana
Seni var eden bütün partiküllerin, senin ismini birleştiren alfabedeki harflerin varlığına ve dayanışmasına, zerrenin kudreti adına ve yok oluşun yemini andına, marşına armağan ve bağlılık sözü olsun ki sen bir meftunsun anılarda ve de mazide bile bir yerin olmayacak. Ölümün dahi muamma. Faili meçhul bir cinayetsin artık illegal manşetlerde. Rızık ekilmeyen kıraç, bozkır bir topraksın sen bundan gayrı bereketsiz, katışıksızsın sen. Hatıralarımda işgal edilmiş yurdum gibisin. Yok oluşunun kudretine şükürler olsun. Tanrının buyruğu gibiydi bu ayrılık çeşmesi kana kana içtim çeşmenin arınmış berrak suyundan. Sana sevdalanmak günahtı şimdi tövbe etmenin tanrıya yakarış eda etme sırası. Belleğimde sen artık belgesiz bir sıfatsın. Öznesi "seni unutmak”
(Boran Deniz)
"Demek ki güzel ve çirkin diye bir renk ayrımı yok, doğru tonları yakalama olgusu vardı. Bu sonucu doğru ve yanlış için de bir kalıba oturtabilirsin, kimin empoze ettiği de önemlidir ama bir gerçek, zaman içinde doğrudan yazılışa dönüşüverir..."
"Kırklı yaşlarım için Elias Canetti'den atasözü şiddetinde bir aforizma var:
"Adil kişi günde kırk kez değişir ama ikiyüzlü kişi kırk yıl hiç değişmez.."