1915 yılında tefrika olarak yayınlanmaya başlayıp 1979 yılında kitap haline getirilen bu eser feminist ve ekofeminist ütopyanın ilk örneklerindendir.
Ataerkil bir toplumdan bu ülkeye keşfe gelen Van, Terry ve Jeff’in bu ülkede geçirdikleri süre boyunca ön yargılarının kırılışı ve fikirlerinin değişimi, kadınlara atfedilen kalıp yargıların sorgulanması incelikle işlenmiştir. Özellikle ataerkilliğin kabul gördüğü bir dünya düzeninde cinsiyetsiz bir toplumun ve bu toplumda kurulabilecek en işlek düzenin kuruluşu, toplumdaki birlik duygusunun aktarılışı, her şeyin pragmatist bir bakışla yapılması son derece başarılı aktarılmıştır. Kurgu olarak birkaç noktada zayıflıklar olsa da dönemi için cesur ve başyapıt olan bir eserdir.
Kadınlar ÜlkesiCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 201812bin okunma
Yaşam gerçek olmayan ne varsa sende, her gün sana onu gösterir. Gelen hep sensindir. Hep kendini getirir sana, “Kendine gel!” diye. Bütün o savunmaların, saklanmaların, kaytarmaların, ters yöne kaçmaların, sözde korumak için kendini dışarıya saldırmaların ne denli boş olduğunu sana yeniden gösterir. Yine yakalanırsın, yine gelir kapına. Çünkü “soru”n hep aynı yerden gelir: Kendinden. Bu nedenle cevapları dışarıda arayarak değil, kendini okuyarak çözebilir insan. Yaşam senin için aslında hep tek ve aynı soruyu yineler: “Var mısın?”
Ve bir telaştır gidiyor. Şairin dediği gibi “yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek”. Öyle bir telaş ki, bırakın ılık bahar rüzgarında saçlarımıza dans ettirmeyi sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemiyoruz çünkü vaktimiz yok. Gözümüz hep saatte.