Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aysun Çetin

Aysun Çetin
@aysuncetin07
İstanbul’un düşeceğine ve ellerine geçeceğine o kadar kesin bir gözle bakıyorlardı ki İstanbul için gidiş dönüş biletleri dahi bastırılmıştı. Bu emellerine ulaşmak için bekleyişleri 14 ay sürerken Allah Azze ve Celle hamdolsun onların bu heveslerini kursaklarında bıraktı ve ehl-i küfrü olanca kuvvetlerine ve donanmalarına rağmen mağlup, ehl-i imanı galip ve muzaffer eyledi.
Sayfa 31 - Kutlu YayıneviKitabı okudu
Reklam
Bu hedeflerine ulaşacaklarına kendilerini öyle inandırmış ve bu neticeye öylesine bir kanaat getirmişlerdi ki Londra ve Paris’te vapur acenteleri İstanbul’a seyahat programları düzenliyorlardı.
Onların “hasta adam” diye nitelendirdikleri Osmanlı’nın tabiri caizse boğazı tutulmuştu. Hayallerinde Osmanlı’nın öldürülmesi ve nihayetinde ondan kalacak mirasın bölüşülmesi vardı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Evet, düşmanlarca birkaç saat direnebileceği düşünülen Mehmetçiklerimiz sonuna kadar direndiler, asla pes etmediler, boğazı İslâm düşmanlarına teslim etmediler.
Düşman donanmasının seri bir şekilde ateş eden 168 topuna karşı, Osmanlı’nın sadece 17 topu vardı. Zahiri kuvvetlerin bu derece orantısız olduğunu gören düşmanlar bizim bu saldırı karşısında en fazla iki saat direnebileceğimizi düşünüyorlardı. Çünkü onlar her şeyi gözlerinin gördüğü maddi kuvvetle ölçüyor ve buna göre hesap yapıyorlardı.
Reklam
Düşman 25 Şubat 1914’te tekrar saldırıya geçti. Tıpkı Resûlullah (s.a.v) dönemindeki Rıdvân Biatı’nda olduğu gibi Mehmetçik kendilerine Fatih Sultan Mehmet’ten hatıra kalan kaleyi ve boğazı şehit düşünceye dek savunacaklarına dair biat ettiler, söz verdiler, yemin ettiler.
Bu sessizlik karşısında düşman kuvvetleri iyice yaklaştı ve atış sahasına girdi. İşte o an Orhaniye ve Ertuğrul tabyalarımız ateşe başladı, isabetli atışlar sayesinde iki İngiliz zırhlısı yaralandı. Akşam üzeri düşman donanması geri çekilmek zorunda kaldı.
Amiral Robeck komutasında bulunan ve on iki savaş gemisinden müteşekkil filo yedi saat boyunca saldırdı. Ancak kahraman askerlerimiz kendilerine verilen emirden ötürü düşman atış alanına girinceye dek sessizliğini koruyarak bekliyordu.
Orhaniye ve Ertuğrul isimli tabyalarımızdan açılan ateşler, onlarda sadece küçücük bir tedirginliğe sebep oldu.
Tarihler 19 Şubat 1914’ü gösteriyordu, günlerden Cuma idi. İşte bu gün düşman donanması yine aynı taktikle, toplarımızın atış mesafesine girmeden, tabyalarımızı müthiş bir ateş altına aldı.
Reklam
Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Bey ile Kurmay Başkanı Selahaddin Âdil Bey takriben üç ay uğraşarak boğazın kalelerini, sığınaklarını, toplarını güzelce tamir ettirdiler.
Kırık bir kalp sakat bir vücuttan çok daha acı verir.
"Hayallerim gerçekleştiremeyeceğim kadar büyüktü."
Artık çocuk olmadığımı biliyordum, ama 'yetişkin' de değildim. Çocukluğun neşeli umursamazlığı ve yetişkinliğin acısı ve hayal kırıklığı arasında asılı kalmıştım.
Daha önce pek fazla okumuyordum. Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. Karnımızı doyurmak zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti.