Sonra günün birinde Çingene uğurlu gelmiş olacak ki şeker fabrikası için dönümüne bin lira ödemişlerdi tarlanın. Üç yüz dönümü üç yüz bin lira. Deli olacaktı. O akşam da böyle abuk sabuk hülya kurmuştu. Karı karı üstüne almıştı yatağa yatar yatmaz. Bir Boşnak kızı sarı saçlı, mavi gözlü; bir Serezli Çingene esmer, baygın bakışlı, yonca kokulu... Bir Çerkes ince belli. Bir Gürcü çekik badem gözlü, cumudiye tenli... Bir, bir araba almıştı yağız atlı bir araba. Yaylada bir ev yaptırmıştı. Şeftali ağaçları dikmişti şeftali.
“Dağlar sabit karakterlidir. Bitkiler kök itibari ile öyledir. Keza hangi besin, yemiş, tür, cins iseler öyle yaşayacak, bunun dışına çıkamayacaklardır. Badem ağacında karpuz yetişmeyecek, ceviz ağaçları yeni yılda incir üretmeyi denemeyecektir. Rüzgârların hız sembolü, suların akışkanlığı, ateşin yakıcılığı değişmez kaderleri kılınmıştır. Arslan heybetin, kurt saldırganlığın, tilki kurnazlığın timsalidir. Böyle yazılmış, kodlanmış, mühürlenmişlerdir.Bal arası bal yapar, örümcek ağ örer, ipek böceği kendisini, çıkardığı salgılı iplikle kozasına kapatır.Asla yaptıklarının dışına çıkamayacak biri mahkumiyet ve mecburiyetleri vardır. Tabiat bunu gerektirmektedir.”