Yaz

Albert Camus

Yaz Konusu

"Yaz", yapıtları arasında organik bağlantı ve bütünsellik ilkesine büyük önem veren Albert Camus'nün (1913-1960) "Tersi ve Yüzü", "Sürgün ve Krallık" ve "Düğün" adlı kitaplarıyla birlikte birbiriyle ilişkili ya da bağımsız bir metinler çevrimi oluşturur. Doğaya, dağa, denize ve güneşe derinlemesine bir sevgi duymuş, kendisine bir sığınak, düşüncelerine bir yanıt aramış ve Akdeniz ışığında bütün yaşam felsefesinin imgesini bulmuş olan Albert Camus, "Yaz"da Cezayir'in sıcak ve aydınlık doğasından Antik Yunan'ın ölçülü ve ışıklı düşüncesine uzanır. Böylece, Avrupa'nın kapıldığı yıkıcı tutkuyu yalın olduğu kadar hayranlık uyandıran bir mantıkla yargılar ve ortaya çıkan Akdeniz bilinci "Albert Camus"nün mutluluk etikasını yaratır...
Çevirmen:
Tahsin Yücel
Tahsin Yücel
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 43 dk.Sayfa Sayısı: 96Yayınlanma Tarihi: Mayıs 2021İlk Yayınlanma Tarihi: 1950Yayınevi: Can YayınlarıOrijinal Adı: L'ete
ISBN: 9789750726446Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak

Puan

7.510 üzerinden
430 Puan · 53 İnceleme

Yaz Yorumları ve İncelemeleri

Tümünü gör
Semih Doğan

Semih Doğan

@muaddib
·
05 Temmuz 2021 15:56
7/10 puan verdi
Albert Camus'nün okuduğum 8. kitabı "Yaz" isimli bu eser oldu. İçerisinde Camus'nün 8 denemesinin yer aldığı bu kitap, Camus hayranı değilseniz kesinlikle uzak durmanız gereken bir kitap. Bir Camus hayranı olarak, onun en önemli eserleri dışında kalan kitaplarından yeterli keyfi alamadığımı düşünüyorum. Bu sebeple bu incelemeyi özellikle yazıyorum ki, ilk defa yazarla tanışacak olanlar bu eserle başlamasınlar. Bütün olumsuz düşüncelerime rağmen, Camus'ün denemelerini okumak, elbette onu daha yakından tanımak anlamına geldiği için kitabı sonuna kadar okudum. Kitapta Camus'nün adalete, savaşlara, özgürlüğe yönelik düşünceleri de yer alıyor. Herkese keyifli okumalar dilerim.
43 etkileşim
Melek Ceylan

Melek Ceylan

@Tosmakangel
·
22 Ağustos 2022 09:47
Puan vermedi
Albert Camus 'Yaz' adlı kitabında 8 denemeye yer vermiş. Yalnızlıkların yazarından Cezayir ve Oran ile ilgili yaza dair yazıları okumak ilginç oldu benim için. Çünkü mitolojiye göndermeler en sevdiklerimdendir. Yaz, deniz, güneş, kum, tarih, mitoloji derken ben zevkle okudum. Bahsettiklerime bakıp sakın basit bir kitap zannetmeyin, öyle herkesin okuyabileceği ve anlayabileceğini de zannetmiyorum. Benden söylemesi.
29 etkileşim
Emre

Emre

@melez1_prens
·
15 Nisan 19:37
6/10 puan verdi
Bu albert camusun okudugum 4.üncü kitabı okudugum diğer 3 kitabının yanında çok sönük kalıyor kitap kendi içinde birkaç hikayeye ayrılmış durumda ilk 30 40 sayfa arası sarsada kendi potansiyelinin çok altında kalmış bu kitapta diğer kitaplarını okuduktan sonra okumanızı tavsiye ederim eğer kitaplarını hiç okumadıysanız diğer kitaplarına ön yargıyla bakmaniza sebep olabilir bu kadar olumsuz şeyin ötesinde yinede kötü bir kitap diyemem
22 etkileşim
Nurhan Işkın

Nurhan Işkın

@nurhan35
·
30 Kasım 2015 21:34
8/10 puan verdi
Eser sekiz kısa deneme yazısından oluşuyor.Kitapta ki ilk deneme 1939 son deneme ise 1954 yılında yazılmış... Albert Camus bu eserini doğdu, çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği yer olan Cezayir'i esas alarak; sert doğası ve çekici yakıcılığını diğer kentlerle kıyaslamaya başlayarak yazmış... Doğasına, denizine, dağlarına duyduğu bu şiirsel sevgiyi tüm yaşamına yansıtarak kendi felsefesini oluşturmuş... Eser de Yunan Mitolojisi ve Avrupayı sade bir dille yargılıyor. Denemelerde yer alan şehirleri duygusal ölçü de sevmiş ve eleştirmiştir. Paris onun gözünde yürek için bir çöl iken, Viyana'da sessiz bir genç kızdır. Cezayir ise dostluk gülüşünün dünyaya yayıldığı, başkaldırının, aşkın parçalandığı ve denize karşı yakılan ateşin keyfini bilenlerin gidebilecekleri yerdir... Yazar eserinde kendi kişiliğinden ve duygularından da bahsediyor... Açıkçası bu eserin bir bütün olarak roman olmasını isterdim. Bir deneme yazılmış aradan 3-4 yıl geçmiş ve tekrar yazılmış bu da biraz kopukluğa sebep oluyor. Bu konu kitabın arka kapak yazısında da belirtilmiştir. Yaz adı altında topladığı metinler, her zaman olduğu gibi, yazarın başka metinleriyle bağlantılıdır; bu nedenle bu denemeleri, Camus'nün Düğün ve Bir Alman Dosta Mektuplar, Tersi ve Yüzü, Sürgün ve Krallık adlı kitaplarıyla bir bütün içinde düşünmek gerekir. (Arka kapak yazısından)
31 etkileşim
Kitap her yerde okunur

Kitap her yerde okunur

@Readeverywhere
·
13 Ocak 2017 08:45
7/10 puan verdi
"Deniz laciverttir, yol donmuş kan rengi, plaj sarı. Yeşil güneşle, herşey ortadan silinir, bir saat sonra kumullardan ay akar. O zaman bir yıldız yağmuru altında taşkın geceler başlar. Ama bu anlattıklarım paylaşılamaz, bunu yaşamış olmak gerekir..." Bu güzel satırların yer aldığı Albert Camus'a ait , yazarın deneme yazılarının yer aldığı 75 sayfalık Yaz isimli kitabını ,hatırlıyorum da büyük bir keyifle,gün içinde dalgaların sesini dinlerken, çocukların neşeli kahkahalarını duyarken, bir deniz manzaralı kahvede demli bir çay içerken , bazen de yemek siparişi beklerken okumuştum:) Yazar önce , Cezayir ( doğup, büyüdüğü ve üniversite okuduğu yer), Oran şehrini oradaki turistlik yerleri, anıtları , tarihi yerleri anlattı, oyunlarından, insanlarından bahsetti. Sonra kalk Paris'e gidelim dedi , yazarlık zamanlarını anlattı. Yazarları eleştirdi. Kendisine de 'uyumsuz yazar' dedi. Daha sonra ise, bindirdi bir gemiye, gemi günlükleri dediği bölümde, okyanus okyanus gezdirdi. Sonsuz mavilerlerle, insanın gizemlerini, tutkularını ve özlemlerini birleştirdi.
19 etkileşim

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 52.2
Erkek% 47.8
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Albert Camus
Albert CamusYazar · 44 kitap
Varoluşçuluk ile ilgilenmiştir ve absürdizm akımının öncülerinden biri olarak tanınır; fakat Camus kendini herhangi bir akımın filozofu olarak görmediğinden, kendini bir "varoluşçu" ya da "absürdist" olarak tanımlamaz. 1957'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak, Rudyard Kipling'den sonra bu ödülü kazanan en genç yazar olmuştur.Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Hayatı Çocukluğu ve gençliği 20. yüzyılın en güçlü Cezayirli yazarlarından biri olan Albert Camus, 1913'te Cezayir'in Mondovi kasabasında doğdu. Yoksul bir aileden gelen Camus'nün babası bir Alsaslı, annesi ise İspanyol'du. I. Dünya Savaşı sırasında, 1914'te babasını kaybetti. Annesi evlerde hizmetçilik yaparak oğlunu okutmaya çalıştı. Ancak Camus, daha bağımsız bir hayat sürebilmek için evinden ayrıldı. 1923'te liseye, ardından da Cezayir Üniversitesi'ne kabul edildi. Üniversite eğitimi sırasında sağlığı bozuldu ve 1930'da vereme yakalandı. Hastalığı yüzünden üniversite takımının kaleciliğini bırakmak zorunda kaldı. Bundan sonra çeşitli işlerde çalışmaya başlayan Camus, felsefe eğitimini ancak 1936'da tamamlayabildi. 1934'te Fransız Komünist Partisi'ne katıldı. Bu hareketinin kaynağı, Marksist-Leninist öğretisine (doktrinine) desteğinden ziyade, İspanya'da daha sonra iç savaşla sonuçlanacak politik duruma duyduğu kaygıydı. Ancak üç yıl sonra, Troçkist suçlamasıyla partiden atıldı. Camus 1934'te Simone Hie'yle evlendi. Simone bir morfin bağımlısıydı ve Camus'yle evlilikleri, Simone'nun sadakatsizliğine bağlı olarak son buldu. 1935'te "İşçinin Tiyatrosu"nu (Théâtre du Travail) kurdu fakat bu tiyatro 1939'da kapandı. Aynı yıl, verem hastası olduğundan Fransa ordusuna kabul edilmedi. 1940'ta piyanist ve matematikçi Francine Faure ile evlendi ve 5 Eylül 1945'te Catherine ve Jean adlarında ikiz çocukları oldu. Aynı yıl Paris-Soir dergisi için çalışmaya başladı. Daha henüz "Sahte Savaş" olarak adlandırılan II. Dünya Savaşı'nın ilk zamanlarında bir pasifist olarak kaldı. Ancak bu tutumu Paris'in Alman ordusu tarafından işgali ve 1941'de, komünist gazeteci Gabriel Péri'nin gözleri önünde idam edilmesiyle değişti ve onun da başkaldırmasına neden oldu. Paris-Soir ekibiyle Bordeaux'ya gitti ve aynı yıl ilk kitapları olan "Yabancı" ve "Sisifos Söylencesi"ni tamamladı. Camus, Bordeaux'yu 1942'de terkedip Cezayir'in Oran şehrine gitti ve ardından Paris'e döndü. Edebiyat kariyeri Camus II. Dünya Savaşı sırasında Naziler'e karşı oluşmuş Fransız Direnişi'ne katıldı ve bu direnişin bir parçası olarak "Combat" adında bir gazete yayımlamaya başladı. 1943'te gazetenin editörü oldu; fakat 1947'de "Combat" ticari bir gazete olunca buradan ayrıldı. Jean-Paul Sartre ile tanışması burada gerçekleşmiştir. Savaştan sonra, Sartre ve Beauvoir gibi kişilerin buluştuğu Boulevard Saint-Germain'deki Café de Flore'u ziyaret etmeye başladı. Bu yıllarda, aynı zamanda Amerika'yı turlayarak Fransız varoluşçuluğu hakkında dersler verdi. Politik olarak sol görüşlere yatkın olmasına rağmen komünizme karşı çıkması, ona komünist partilerde arkadaş kazandırmadığı gibi Sartre'dan da uzaklaştırdı. Camus, 1949'da vereminin tekrarlaması yüzünden iki yıl inzivaya çekildi ve "Başkaldıran İnsan"ı yayımladı. Bu kitap, Fransa'daki birçok sol görüşe sahip arkadaşı ve özellikle de Sartre tarafından hoş karşılanmadı ve Sartre'la bütünüyle yollarını ayırdı. Kitabının tatsız yorumlarla karşılanması Camus'yü kitap yazmaktan tiyatro oyunları çevirmeye itti. Camus, 1950'lerde kendini insan haklarına adadı. 1952'de Birleşmiş Milletler, Francisco Franco diktatörlüğündeki İspanya'yı üye olarak kabul edince UNESCO'daki çalışmalarını durdurdu ve kurumdan ayrıldı. Ayaklanmalarda insandışı bir sertlik kullanan Sovyet metodlarını eleştirdi. Pasifistliğini koruyan Camus, İdam cezasına karşı savaşını sürdürdü. Cezayir Bağımsızlık Savaşı 1954'te başladığında, Camus kendini ahlakî bir ikilem içinde buldu. Bunun nedeni, Cezayir doğumlu Fransızları tasvir ederken kullandığı sıfat olan "siyah ayak"tı. Ancak, sonunda, savaşta Fransa hükümetini savunuyordu. Kuzey Afrika'da başlayan isyanın, aslında Mısır önderliğindeki yeni-Arap emperyalizminin ve batıya saldıran Sovyetler Birliği'nin işleri olduğunu düşünüyordu. Cezayir'in özerk, hatta bir federasyon olmasını savunuyor; fakat bütünüyle bağımsızlığını desteklemiyordu. Öte yandan, Araplar'la "siyah ayak"ların beraber yaşayabileceğini düşünüyordu. Bu kriz sırasında ölüm cezasına çarptırılan Cezayirlilerin kurtulması için gizlice çalıştı. Camus, 1955 ve 1956 yıllarında Fransız "L'Express" dergisinde yazdı. Bunların ardından 1957 yılında Camus Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Nobel ödülünü aldıktan sonra büsbütün genişleyen ünü, onu XX. yüzyıl dünya edebiyatının başköşesine yerleştirdi. Genel yaklaşım bu ödülün bir önceki yıl yayımlanan "Düşüş" için değil, idam cezasına karşı yazdığı "Réflexions Sur la Guillotine" makalesi için verildiğidir. Stockholm Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşma esnasında Cezayir konusundaki hareketsizliğini savundu. Fakat daha sonra Cezayir'de yaşayan annesinin başına ne geleceği konusunda meraklandığını bildirdi. Çelişkili sayılan bu durum Fransız sol entelektüelleri tarafından tepkiyle karşılandı. Ölümü  Camus, 4 Ocak 1960'ta, Sens yakınlarındaki küçük Villeblevin kasabasında "Le Grand Fossard" isimli bir yerde geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Daha sonra mantosunun cebinde bir tren bileti bulunmuştur. Büyük bir olasılıkla, Camus gideceği yere trenle gitmeyi planlamıştı; fakat arkadaşıyla birlikte arabayla dönmeyi tercih etti. İronik biçimde, Camus daha önce en absürt ölüm şeklinin ne olduğu sorulduğunda, araba kazasında ölmeyi bunlardan biri olarak nitelendirmişti. Kazanın gerçekleştiği Facel Vega marka otomobilin sürücüsü ve yayımcı dostu da Camus'yle birlikte hayatını kaybetti. Camus Lourmarin Mezarlığı, Lourmarin, Vaucluse, Provence-Alpes-Côte d'Azur'de gömülmüştür.  Camus'nün ölümünden sonra telif hakları Camus'nün çocukları olan, Catherine ve Jean Camus'ye devredildi. Ölümünden sonra 1970'te "Mutlu Ölüm", 1995'te de öldüğünde hala bitmemiş olan "İlk Adam" yayımlandı. Camus'ye göre "saçma" Camus'nün felsefeye en büyük katkısı, insanların ne berraklık ne de anlam sunan dünyada bunları aramalarının sonucu olarak oluşan "absürt" fikridir. Filozof bu felsefesini "Sisifos Söylencesi"nde açıklayıp "Yabancı" ve "Veba" gibi romanlarında da işlemiştir. Genelde varoluşçulukla birlikte ele alınan "Absürdizm" (Saçma, uyumsuzluk felsefesi) ile birçok yazar ilgilenmiş ve bu felsefi düşünce akımını kendine göre yorumlamıştır, Camus "saçma"`nın kurucusu değildir fakat bu düşünce akımında önemli bir yer tutar. Camus, makalelerinde okuyanı dualizmle tanıştırır. Mutluluk ve keder, yaşam ve ölüm, karanlık ve aydınlık.. Hayatın çeşitli biçimlerde geçtiğini ve insanın ölümlü olduğu gerçeği de budur. Sisifos Söyleni`de bu dualizm bir çelişki halini alır: Bir yanda yaşayarak hayatlarımıza değer vermekte öte yandan eninde sonunda yok olacağımız gerçeğini de bilmekteyiz. Bu çelişkiyle yaşamak "Absürt"`ün ta kendisidir. Eğer hayatımızın anlamsız ve boşuna olduğunu biliyorsak, kendimizi öldürmeli miyiz? Bu trajedik kısır döngü nasıl aşılabilir? Camus saçma kavramını burada kurar: yaşamın beyhudeliğinin bilincinde olan insan. Fakat Camus intihardan yana değildir, yaşamın anlamsızlığının yok edilemeyeceğinin bilincindedir fakat bununla savaşmaktan kaçınmaz. Varoluşçuluk ve absürdizm hakkındaki görüşleri Bazı eleştirmenler Camus`yü kategorize etmeye çalışarak onun bir varoluşçu ya da absürdist olduğunu söyler. Eleştirmenlerin mi ya da Camus`nün kendi ifadesinin mi doğru olup olmadığı tartışılmakla birlikte, Camus etiketlenmeyi sevmediğini belirterek varoluşçu olduğu tanımına karşı çıkar: "Hayır, ben bir varoluşçu değilim. Sartre ile isimlerimizin yan yana anılmasına hep şaştık. Sartre ve ben kitaplarımızı birbirimizle gerçekten tanışmadan önce yayımladık. Birbirimizi tanıdığımızda ise ne kadar farklı olduğumuzu anladık. Sartre bir varoluşçudur, benim yayımladığım tek fikir kitabı Sisifos Söylencesi`dir ve sözde varoluşçu filozoflara karşı doğrultulmuştur.Camus felsefesini en iyi anlatan sözlerinden biri de; 'hayat hiç bir şey değildir, itina ile yaşayınız.'dir. Hayatın bir anlam aramaya çalışmayacak kadar kısa olduğunu, nihayetinde bir anlamı olmadığı, anlamı olsa bile olmasının hiç bir şey değiştirmeyeceğidir. Bu yüzden insanın yapabileceği en iyi şey hayatını yaşamak olacaktır. Camus hayatın anlamsız olduğunu söylemiştir, fakat anlamsız bir şeyi anlamlı yaşamanın da bir sakıncası yoktur. Bu yüzden Camus'un felsefesi pesimizm veya aşırı bir melankoli değildir. Bir absürdist olup olmadığı hakkında da şunları söyler: "Absürt kelimesinin kötü bir geçmişi var ve bunun beni rahatsız ettiğini itiraf ediyorum. Absürt`ü Sisifos Söylencesi`de ele alırken, bir metod arıyordum doktrin değil. Sistemli bir şüphe pratiği yapıyordum. Daha sonra bir şeyler inşa edebileceği düşüncesiyle "tabula rasa" yöntemini kullanmaya çalışıyordum. Eğer hiçbir şeyin bir anlamı olmadığı varsayarsak, dünyanın absürt olduğu sonucuna ulaşmalıyız. Fakat gerçekten hiçbir şeyin hiçbir anlamı yok muydu? Bu noktada kalabileceğimize hiçbir zaman inanmadım." Camus ve futbol Camus`yle birlikte anılan ve sık sık gönderme yapılan konulardan biri de kaleciliğidir. Bir süre Cezayir Üniversitesi genç takım kaleciliği yapmıştır ve maç raporlarına göre tutkuyla oynayan cesur bir kalecidir. Bir seferinde arkadaşı Charles Poncet "tiyatroyu mu yoksa futbolu mu" tercih edeceğini sorduğunda, "Tereddütsüz futbol" cevabını vermiştir. Tüberküloza yakalanınca futbolu bırakmak zorunda kalmıştır. 1950'li yıllarda bir spor dergisine futbol hakkında bir yazı yazması rica edilince şöyle demiştir:  « Ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam onu futbola borçluyum.»   Camus, dini ve politik insanların aklımızı karışık ahlaki sistemlerle karıştırmaya çalıştığını böylece aslında basit olan şeylerin olduğundan daha komplike göründüğünü söyler. İnsanlar, politikacılar ve filozofların alanı yerine futbolun basit ahlakına bakmakla daha iyi edebilir.  

Yaz Sözleri ve Alıntılar

Tümünü gör
Çağrı

Çağrı

@Laurent09
·
07 Temmuz 13:46
Yeniden yaşamak için, bir lütuf, kendini unutmak ya da bir yurt gerekir.
1 etkileşim
Tüfek Mikrop Çelik

Tüfek Mikrop Çelik

@DostoyevskiA
·
22 Mart 19:12
".. yaşam hep yeniden başlamakla geçer.."
41 etkileşim
Fırat Çağlar MANTAŞ

Fırat Çağlar MANTAŞ

@fcaglarmantas
·
25 Aralık 2022 22:59
Bir gün gelir, hep kasılmak yüzün­den, hiçbir şey hayranlık uyandırmaz olur, her şey belli­dir, yaşam hep yeniden başlamakla geçer.
35 etkileşim
Çağrı

Çağrı

@Laurent09
·
07 Temmuz 13:05
Gözler konuşacak olursa sessizlik bile bir anlam saklar.
1 etkileşim
Fırat Çağlar MANTAŞ

Fırat Çağlar MANTAŞ

@fcaglarmantas
·
25 Aralık 2022 23:15
yaşamın hiçbir şeyini yadsımadan bir yaşama istenci vardır, bu da şu dünyada benim en çok saydığım erdemdir.
44 etkileşim

Yaz İletileri

Tümünü gör
albert camus'dan sevdiğim alıntılar..
• her halükârda birincisi, ikincinin eylemlerini hazırlar.
Yabancı
Yabancı
• çünkü düşüş şafakta oluyor.
Düşüş
Düşüş
•dünya tek bir şey söyler yalnızca, ilgilendirir, sonra bıktırır.
Yaz
Yaz
• şunu söyleyebilirim, az sonra da söyleyeceğim: önemli olan insanca ve basit olmak. hayır, gerçek olmaktır önemli olan, hepsi girer bunun içine, insanlık da, basitlik de.
Tersi ve Yüzü
Tersi ve Yüzü
• beraber tanık olduğumuz, acısını birlikte çektiği­miz konularda benzerliğimiz daha çok ortaya çıkar.
Yaratma Tehlikesi
Yaratma Tehlikesi
• insan seçim yaptığını sanır, oysa asıl seçilen kendisidir..
Caligula
Caligula
• ama adaletsizlik ayırır insanları, utanç ayı­rır, acı ayırır, kötülük ayırır, suç ayırır.. #
Adiller
Adiller
• ne bekliyordunuz, Devrim yaparken yelpaze sallanmaz!
Asturya'da İsyan
Asturya'da İsyan
• sanki yakar olmuş dilinizi bazı kelimeler...
Yanlışlık
Yanlışlık
• o gün ve onu izleyen günler, hep birbirinin benzeriydi.
Mutlu Ölüm
Mutlu Ölüm
”kışın ortasında, en sonunda içimde yenilmez bir yaz bulunduğunu öğreniyordum.”
Yaz
Yaz
Evlerin pencerelerini tamamıyla açabilen tek rüzgar biliyorum: Ortak keder.
Max Horkheimer
Max Horkheimer
Yaz
Yaz