Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bugün benim doğum günüm. Yeni bir yıla adımımı attım. Bunca yıl nasıl geçti bilmiyorum. Ne ara geçti onu da bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var. Her yıl daha fazla büyüyorum ve daha fazla şey öğreniyorum. Kendimi keşfetmeye başlıyorum. Kendimi tanıyorum. Nasıl biri olduğumu anlıyorum artık. On yedinci yaş günümden tek isteğim; bir şeyleri
Olmak
O kadar dolaylı, o kadar da karmaşıktı ki arzu hallerim. Hep sağ elim sol kulağımdaydı, bakışlarımın dili olduğuna inanırdım. Tek kelimenin nüansı, bir cümlenin aforizması, uzayıp giden bir metni özetler gibiydi. Anlam yüklü bulutların çarpışmasıyla yağan yağmur gibiydi her şey. Şimdilerdeyse en yalınından yazıyorum, kırılmış bir kalbin lehçesiyle. Kalabalıkta kaybolmuş bir çocuğun çığlığı gibi, anlasınlar diye beni. Seyreltiyorum cümlelerimi, çıkarıyorum bütün kelimelerden elbiselerini. Bu sefer de gözlerde ki parmaklıklara takılıyorum, dillerde ki kurşunların hedefi oluyorum. Nihayetinde fark ettim ki, seni anlamak isteyen bir Derya deniz olsan da anlar, ya da bir umman. Hiç korkmadan en derinine dalar okyanusunun, en dibinde ki inciye varana dek dokunur. Anlamak istemeyen de, sana kördür sana sağır. İster soyun ister bağır, faydası yok boşa kahır.
Reklam
KIRILMA GÜNLERİ 1.GÜN
Hani içinden bir şey gider ya o bir şeyin açılı mı şudur içinden sen gidersin dostlar gider hayallerin gider insanlığın gider hayat denen uzun yolunun kandilini yakarsın puştluğun da ki ufuk çizgindir ne o beklediğin büyük gün gelir nede gelse bile orada sen dahil olmazsın türkü gibisin sen ruhum dağlara koşmak istersin denize tutulmuşsun sen
Bir yazar geçmişinden bağımsız değildir. Yeniden ve yeniden geçmişi kurgularken aslında acılarıyla yüzlesiyor. Affetmek için bahaneler arıyor. Eleştiri oklarıyla yaraladığı ruhsal benliğini onarmaya çalışıyor belki de... Yazmak günah çıkarmak gibi bir işleve sahip olabilir mi? Günah çıkartmanın (Benim inancımla alakalı değilse de) anlatıp kurtulmakla yakından ilgisi olduğunu düşündüğümden böyle söylüyorum. Annemin bir meseli anlatması geldi aklıma şimdi. Düşününce Midas' ın eşek kulakları masalıyla çok benzerlik taşıyor. Dertleriyle bunalan ama kimseye açılamayan bir kadından bahsetmişti annem. İçinde biriktirdiklerinin kendisini hem ruhsal hem de fiziksel ölümüne sebep olabileceğini fark edince, tek çaresinin dertlerinden kurtulmak olduğunu anlar. Ama sorun şu ki etrafındaki herhangi bir insana bu dertlerini anlatmak demek sorun üstüne sorun, bela üstüne beladır. Bu durumda derdini kime, nasıl anlatacak? Çözüm bir kör kuyu bulmak! Kör bir kuyu bulabildinse o dipsizmiş gibi görünen karanlığa seslen, bağır, çağır içini dök. Kimsenin bilemeyeceğinden emin bir şekilde boşalt içini, dök ağırlıklarını, hafifle, izin ver geçsin gitsin, derdi annem. İçine çöreklenen dert yeterince kangren olmuştur, yetmiştir artık. Şimdi iltihabı sökme, yarayı deşme vakti. Acı verici olsa da şifası da, tam o esnada gelmektedir aslında. Anlattıkça hafifliyorsun, iyileşiyorsun yani. Ne bilge bir kadındı annem. Söylediklerini hatırlayıp üzerinde düşündükçe sözlerinin içsel gücünün de farkına varıyorum. Belki de o kör kuyuyu arayan kadın annemdi... Şükran H. Taşdelen
Düşünüyorum da, neden bazıları kendi işine bakamıyor? Mesela kendi hayatına, hani o çok yoğun olan işlerine bakmıyor? Ne derdi var benimle? Alıp veremediğiniz ne? Kimse kimsenin dadısı değil bu hayatta. Kimse kimseye hesap soramaz birisi için. Canımı yakacaklarmış. Benim canımı benden başkası yakamaz. Çünkü canım bildiklerim yakar beni. Bilmeden, düşünmeden öyle varsayımlar üzerinden fikir yürütmekle birilerinin güvenini kazanmak, kendini sevecen göstermekle yürümüyor bu işler. Benden ona, ondan bana haber götürmekle, çamur atmakla da değil yani insanlık. Benimle derdi olan şu hani "sanal" dediğiniz dünya var ya, o sanal dünyanızın bir de özel bölümü var DM diye, oradan bana gelsin, yüzüme, ay pardon mesaj bırakarak bana zehrini akıtsın. Bir Allahın kulu çıkıp da burada diyemez ki; "Sen bana geldin kiminse özelini anlattın." Yada "Dedi kodu yaptın." Ha dertleştim mi? Evet. İnsan bildiklerimle dertleştim. Benim candostlarım hariç, kimseye bir tek şey anlattığım yok! DM yazan mı yok? Çok var. Üzdüm mü bu güne bu gün birini? Eğer biri bana küserse bile gel derim. Bana anlat derim. Kız, bağır, hatta çığlık at. Bir tek küfre musammam yok! Uzun uzun yazıyorum ya hani. Herkes anlar da maalesef kafayı bana takan hariç. Dolanma çevremde dolanma. Çık yörengemden. Birini mi üzdüm? Sana ne? Biriyle mi arkadaş oldum? SANA NE? Uzak dur benden uzak! Varsa sözün şov yapma. Gel özelden de ki, benim seninle derdim var. Verip de alamadığım var. Sen biliyor musun benim ne yaşadığımı? Yok! O zaman su sa cak sın!!!
Fevkelale
Lale Devri mi? I Balık kokacak ellerimiz seninle bu gece, Akşam, sulak deltaya düşmeden önce,
Reklam
Gençlik, insanın başına hayatta bir kere gelir. En vahim gençlik hatası, gençliğini yaşamamaktır. Eşeğe bindin mi hiç? Bin mutlaka. Sprey boya al, duvara yazı yaz. Dün ben Caddebostan sahiline inerken gördüm bi tanesini, “kitap okumayanla evlenme” diye yazmış… Cilt cilt bin tane kitap yazsan bu kadar güzel anlatamazsın, üç kelimeyle duvarda izah
Çocukluk Albümümden ...
Çocukluk yaşlarım ... Muaz diye bir çocuk vardı mahallede ... Yürümek için bacaklarında aparatlar vardı Forrest Gump ‘ta olanlardan ... Zihinsel gelişimi de onun gibiydi Muazın ... Mahallede çocukların, gülmek için etrafında toplanıp muzır sorular sorduklarını hatırlıyorum Muaza ... Bi kız vardı aşık olduğu Muazın ...Çocuklardan biri “ Oolum seviyosan git evinin önüne pantolonunu indir ve bağır seni seviyorum diye o zaman anlar gerçekten sevdiğini o da sana aşık olur ... “ diye söylemişti Muaza “eğlence çıksın” maksatlı... Muaza ne kadar öyle bişe yok yapma dediysek te ikna etmeyi becerememiştik ... öyle heveslenmişti ki ona has koşar adımlarla kızın balkonun önüne gidip bağırmaya başlamıştı bile... Evet kız dışarı çıktığında Muaz’ı pantolonunu indirmiş ona bağırarak aşık olduğunu söylerken görmüştü... Mahalle çocuklarının kahkahalarıyla kızın çığlığı birbirine karışmıştı bir anda... Yüzündeki hayal kırıklığıyla karışık yüz ifadesiyle sadece “ Ama ben ona aşık olduğumu söyledim sadece “diyebilmişti Muaz ... “ Muaz bak ne güzel kız di mi “ demek yetmişti aşık olmasına ...
Kadın mı? Hayatın anlamı ama mutluluğun tamamı, Ne söylesen az, Ne anlatsan, Onun için kafi gelmeyen bir imtiyaz dır. Biz kadını adam akıllı sevdikte, Kadın mı! Anlamadı bizi,
İnsanın kaybettikleri oluyor bazen. Veya vazgeçtikleri. İnsan çürüyor. Kaybettikçe , vazgeçtikçe çürüyor. Gidenler oluyor tabi arada. Koyuyor. Suç aramamak başkasın da en normali. Ya diyeceksin ben çok değer verdim böyle oldu. Yada olacağı varmış oldu diyeceksin. Şu yaşıma geldim ne insanlar geldi geçti diyeceksin. Bir o kadar da vazgeçtiğim, gittiğim oldu arkama baktığımda. Ölüsün aslında. Mezarına uğrayıp bir çiçek bırakıp birde dua edip gidiyor insan. Ahmet kaya o yüzden diyor ya ‘’Ölmek ne garip şey anne’’ diye … Çok doğru diyor işte. Aklınıza gelmemesi gereken insanlar geliyor aklına bazen. Çünkü şarkı dinliyorsun. Unutturmuyor işte. Milyonlarca şarkı var. Birisi hatırlatıyor işte. Zeki müren boşuna demiyor ‘’Ah bu şarkıların gözü kör olsun’’ diye. Sev arkadaşım sev. Doğayı sev , kalemi , kitabı , insanlığı sev. Karşılık bekleme. Unutamıyorsan zorlama. Unutma da zaten. Kötülük ettiyse bile iyilik ettiği anlar vardır. Çocukken giydiğin elbise büyüyünce sana olmuyor diye atmak olur mu hiç? Hatıra diye saklarsın hani. Öyle sakla iyilikleri. Çık bağır boşlukta. İçindekileri kus. İnsanlık ölüyor. Sen ölüyorsun. Ölüyken ölmek çok zor arkadaşım. Mutlu ol. 🎈🎈 youtu.be/uvqHISGpcZs
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.