Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Olduğun gibi gel! Daha da güzelleşmek için uğraşma! Saçının örgüleri çözülmüşse, Ayrımı düzgün değilse, Korsenin kurdeleleri iyice bağlanmamışsa, aldırma! Olduğun gibi gel! Daha da güzelleşmek için uğraşma! Çimenlerin üzerinden koşar adımlarla gel! Dudağının boyası çiğ taneleriyle silinmişse, Ayaklarında halhalların gevşemişse, Kolyenin
Sayfa 38 - Remzi Kitabevi (6. Baskı)
Gitmek
*** Gitmeli misin seyyah? Gece durgundur, karanlık da ormana çöküyor. Balkonumuzdaki lambalar parlak, çiçekler taptaze, ve gençlik dolu gözler hâlâ uyanıktır. Ayrılma zamanın geldi mi? Gitmeli misin seyyah? Ayaklarını, yalvaran kollarımızla sarmadık, bağlamadık. Kapıların açıktır. Atın eyerlenmiş bekliyor. Yolunu kapamaya çalışmış olsak bile, bunu türkülerimizle yaptık. Seni büsbütün alıkoymak istediysek bile, bunu gözlerimizle yaptık. Seni alıkoymak elimizden gelmez seyyah. Bizim gözyaşlarımız var yalnız. Gözlerinde hangi sönmeyen ateş parlıyor? Kanında hangi huzursuz nöbet dolaşıyor? Karanlıktan hangi ses seni zorlayıp kışkırtıyor? Yıldızlardan hangi müthiş tılsımı okudun ki, gece, mühürlü ve gizli bir haberle garip ve sessizce kalbine girdi. Ey yorgun kalp; neşeli toplantıları istemez, huzur ararsan, lambalarımızı söndürecek, sazlarımızı susturacağız. Karanlıkta, yaprakların hışırdayışları arasında sessizce oturacağız, yorgun ay da soluk ışıklarını pencerene serpecek. Ey seyyah, hangi uykusuz hayal, gece yarısının kalbinden dokundu sana?
Reklam
kendi kokusuyla mest olan, çıldıran bir mis kokulu geyik gibi ormanın gölgelerinde koştum. Gece, orta Mayıs gecesidir. Rüzgar, güney rüzgarıdır. Yolumu kaybediyor ve dolaşıyorum. Elde edemeyeceğim şeyi arıyor; istemediğim şeyi buluyorum. Öz isteğimin hayali kalbimden çıkıyor ve raksediyor. Parlıyan hayal uzaklaşıyor. Onu sıkı sıkı yakalamıya çalışıyorum. Beni aldatıyor ve yolumu şaşırtıyor bana... Elde edemeyeceğim şeyi arıyor, istemediğimi buluyorum.
Sayfa 44 - Remzi Kitabevi (6. Baskı)
O, gözlerini kaldır sevdiğim, diye fısıldadı. Şiddetle azarladım onu ve: "git!" dedim. Kımıldamadı bile. Karşımda durdu. İki elimi yakaladı. "Bırak beni" dedim. Fakat gitmedi. Yüzünü kulağıma yaklaştırdı. Ona baktım. Ve "ne ayıp" dedim. Gene kımıldamadı. Dudakları yanağıma değdi. Titredim ve "çok ileri giyorsun!" dedim. Fakat utanmadı... Saçlarıma bir çiçek iliştirdi "boşuna!" dedim. Gene öyle dikildi durdu... Boynumdan, çelenk gerdanlığı çıkardı aldı ve uzaklaştı. Ağladım ve "niye dönüp gelmiyor?" diye kalbime sordum.
Sayfa 67 - Remzi Kitabevi (6. Baskı)
Hayatımın, bütün kokusu içinde saklı bir gonca gibi olduğu zamanlar vardı. Şimdi ise uzak, uzaklarda harcanmıştır o... Onu tekrar toplayıp yeniden biriktirmenin tılsımını kim biliyor? .. Kalbim, bir tek insana verilmiyecek kadar benim değildir. Bir çoklarına aldanmıştır, o...
Sayfa 68 - Remzi Kitabevi (6. Baskı)
Önünde uçsuz bucaksız. Okyanus kükrüyordu. Geveze dalgalar, durmadan gizli hazinelerinin söylüyor ve onların manasını anlamayan cehaletle alay ediyorlardı. Belki de, şu dakikada onun ümidi kalmamıştı artık. Fakat yine duramıyordu, durup dinlenmek bilmiyordu. Zira, yaşamak, onun için aramak demekti.
Sayfa 102 - Remzi Kitabevi (6. Baskı)
Reklam
Sana söylemem gereken en gerçek sözleri, anlatmayı diliyorum; fakat onlara inanmazsın korkusuyla cesaretim kırık. İşte bundan dolayıdır ki, demek istediğimin tersini söyleyerek, onları hakikat değilmiş gibi gösteriyorum. Sen de gülersin korkusuyla, ıstırabımı gülünecek bir şeymiş gibi gösteriyorum. Senin hakkında en nadide kelimeleri kullanmayı diliyorum; fakat aynı değerde karşılık alamam korkusuyla cesaretim kırık. İşte sana zalimane isimler takmamın ve duygusuz kuvvetimle övünmemin sebebi bundandır. Istırap nedir, hiç bilmezsin diye, seni incitiyorum. Senin yanında sessiz oturmayı diliyorum; fakat kalbim dudaklarımdan taşar korkusuyla cesaretim kırık.
Dergah Yayınları
Evcil kuş kafeste, hür kuş ormandaydı. Zamanı gelince karşılaştılar, bu kaderin bir hükmüydü. Hür kuş haykırdı, ''Ey sevgili, hadi ormana doğru uçalım.'' Kafes kuşu, ''Buraya gel, beraberce kafeste yaşayalım.'' diye fısıldadı. Hür kuş, ''Parmaklıklar arasında, kanat açacak kadar yer var mıdır ki ?'' dedi. ''Ne yazık'' diye haykırdı kafes kuşu, ''Gökyüzünde tüneyip nereye oturacağımı bilemiyorum.'' Hür kuş, ''Sevgilim, ormanların şarkılarını söyle.'' dedi. Kafes kuşu, ''Yanıma otur'' dedi, ''Sana medeniyetin dilini öğreteyim.'' Orman kuşu haykırdı, ''Hayır, ah, hayır! Şarkılar asla öğretilemez.'' Kafes kuşu, ''Ne yazık'' dedi, ''Orman şarkılarını bilmiyorum.'' Aşkları hasretle dopdolu, fakat kanat kanada hiçbir zaman uçamazlar. Kafesin demir parmaklıkları arasından bakışırlar, birbirlerini tanıma istekleri boşunadır. Kanatlarını hasretle çırparlar ve ''Daha yakın gel, ey sevgili !'' diye şakırlar. Hür kuş haykırır, ''Olamaz, kafesin kilitli kapılarından korkuyorum.'' Kafes kuşu, ''Ne yazık'' diye fısıldar, ''Kanatlarım güçsüz ve ölü.''
Kandil niye söndü? Rüzgârdan korusun diye onun etrafını hırkamla sardım. Kandil onun için söndü. Çiçek niye soldu? Titiz sevgimle onu kalbime bastırdım. Çiçek onun için soldu. Irmak neden kurudu? Onu kendim kullanayım diye önüne set çektim, ırmak onun için kurudu. Sazın teli niye koptu? Ondan, kudretinin üstünde bir ses çıkarmak istedim, sazın teli onun için koptu.
Çiçeğini kopardım ey dünya! Onu göğsüme bastım, dikeni battı. Gün batıp hava karardığı zaman baktım ki çiçek solmuş fakat acısı kalmış. Sende kokulu ve gururlu daha pek çok çiçek açacak, ey dünya! Fakat benim çiçek toplama vaktim geçti, geceleyin gülüm de yanımda değil, sade acısı kalmış.
Reklam
Güzellik bize tatlı geliyor, çünkü o hayatımızla aynı bir ölümlü nağmeye uyarak raksediyor. Bilgi bize kıymetli, çünkü onu tamamlamaya asla vakit bulamayacağız. Her şey sonsuz olan göklerde yapılıp bitirilir. Fakat dünyanın boş hayalden ibaret çiçekleri, ölümle sonsuza dek taze kalırlar. Kardeş, bunu böyle bil ve şen ol.
507 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.