Sensin bu ateşin pervanesi
Sensin bu kadehin peymanesi
Dilinle vurursun tevhid sazınada
Sensin yine bu meclisin rakkasesi
Kurmuşsun tenhada meyhane
Ne bardağı vardır nede şişesi
Mudil görmedi seni mücellada
Yinede sensin karanlığa şulesi
Ne izinden bilinir ne tozundan
Örtünmüş yoktur ki nişanesi
Yedirirsin isteyene lale ve gül
Sensin hep bunların bahçesi
Kuş dili öteriz her okuyan anlamaz
Avamın değil bu arifibillah nüktesi
Parmağının ucuyla dudaklarıma sus diye dokunan şahların şahı fermanın bu sadrın sinesinde patlamak üzere bu sadra doldurdukların taşar bu alemede dilim dönmez anlatamaz...Ey Bahrı Harabe dediğimiz gönül ne dersen de susmadığın sürece varlığın benlik içinde ben ne yapayım gayrı...
Nokta idin Amada İdin
Ne Adın Var İdi Ne Rengin
El An Kemaken Hala Öylesin
Mevcut Sensin Allah'ım
Gah Yakarsın Celalinle
Gah Seversin Cemalinle
İkiside Birdir Tevhidinle
Mevsuf Sensin Allah'ım
Sıfatın Zuhur Eder Zatından
Efalin Zuhur Eder Sıfatından
Görünen Her Mevcudattan
Fail Sensin Allah'ım
Kendi özünü bilmek ister isen
Mücellaya gel Aydında
Gül desteler dereyim der isen
Mücellaya gel Aydında
Karanlık Aydınlanır Işığıyla
Ok Gibi Vurur Bakışıyla
Yay gibi olan kaşıyla
Eğer uyanıp kardeşimize sarılmayı beceremezsek saplantılı inançlarımız, ayrıcalıklı hissetme duygumuz yüzünden zarar gören milyonlarca insanın ahı peşimizden gelecek ve biz onunla yüzleşeceğiz.