Bana bak ve gözlerini benden sakın ayırma. Popomun altındaki ellerini sıkılaştırdı ve içime darbeler yapmaya başladı. Sertçe. Derinden. Cezalandırıcıydı ama önemsemedim. Alev alev yanan mavi ateşlerden gözlere bakarken bunu ondan istiyordum.
Bir gün büyük kızı, adaşım Şefkat, "Anne bak yıllarca önce bir yazar senin alageyiğinle ilgili bir hikâye yazmış," diye çıkageldi. Yazarın adı Yaşar Kemal'di. Anlattığı hikâye, kadının doğduğu yerlerde geçiyordu. Kadın heyecanla, zaman zaman yüksek sesle heceleyerek okudu hikâyeyi. Kimi kez geç saatlerde, kimi kez sabahın ışıklarında. Bir değil, iki değil defalarca okudu hikâyeyi. Sessizlik, yaşamına kilit vurduğu zamandan beri ilk kez bu kadar derin bir heyacanla okuyordu bir hikayeyi. Kalbinden gelen çıtırtı, birbirinin aynısı geçen günlerine bir nefes vermişti sanki.