ama sen, yalnızca sen
öfkemin ateşini soğuttun,
gözlerimi kamaştırdın,
kulaklarımı okşadı sesin;
sana baktıkça, daha çok bakmak istiyorum.
İçtikçe içesi geliyor,
susuzluktan kavrulmuş gözlerimin:
Oysa çok su içen boğulup ölürmüş.
Sana daha çok bakayım,
seni daha çok içsin de gözlerim,
öleyim varsın.
Seni seyretmek öldürecekse beni,
hiç görmemenin bedeli kimbilir nedir? Acılı bir ölümden de beteri,
sınır tanımaz öfke, bitimsiz acı.
Abartıyorum belki;
ama mutsuz birine hayat vermek,
mutlu birinin hayatına son vermek gibidir.
Yalvarırım kraliçem sana,
ister tanrı ol, ister insan.
Yaygın göklerdeki tanrılardansan,
ulu Zeus'uz kızı Artemis olmalısın,
görünüşün, boyun bosun, dipdiri bedeninle tıpkı osun.
Yeryüzündeki ölümlü insanlardansan,
üç kez mutlu derim ulu babana, ulu anana,
mutlu derim kardeşlerine üç kez,
görürler bedenini oyuna yürürken, dal gibi,
ısınır göğüslerinde yürekleri kıvançla.
Ama bilirim kim olacak hepsinden mutlu,
alıp götürecek seni evine
sana en çok ağırlık veren talip.
Senin gibi bir insan görmedi gözlerim daha,
ne erkeklerden, ne kadınlardan.
Baktıkça bakasım geliyor sana.
Senin gibisini Delos'ta görmüştüm, Apollon Tapınağı'nda,
alabildiğine boy atmış bir hurma filizi görmüştüm.
İşte oraya da gittim bir sürü halkla,
ne dertler açtı başıma bu yolculuk, ne dertler!
Görünce onu şaşmış kalmıştı yüreğim,
böyle bir ağaç gövdesi çıkmamıştır topraktan,
baktıkça öyle şaşıyorum sana ey kadın...
Sayfa 106 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, OdysseusKitabı okudu
BİRİNCİ MEZARCI
(Türkü söyler.)
Yıllar geçti sinsice sezdirmeden
Yaşım büktü belimi
Attı beni karaya denizlerden
Bir var bir yokmuş gibi.
(Bir kafatası çıkarır atar.)
HAMLET
Bu kafanın bir dili vardı içinde, türkü söylerdi bir zaman. Herif nasıl kaldırıp atıyor şimdi yere, Kabil’in eşeğinin çene kemiğiymiş, ilk cinayetin aletiymiş gibi. Belki de