Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
175 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Akıl Çağı… Ortadoğu coğrafyasının bir türlü içine giremediği o çağ… Thomas Paine bence mükemmel bir kitap yazmış. Yıllarca din adamları tarafından acımasızca sömürülün Batı dünyasının en sonunda Aydınlanma Çağı ile birlikte din sömürücülerinin elinden nasıl kurtulduğunu anlayabilirsiniz bu kitapla. Kilise, yıllarca halka cennetten arsa satıp, günahlarını belli bir ücret karşılığında çıkararak halkın dini duygularını sömürmüştü. Bilim adamlarının öne sürdüğü fikirleri, din ile çeliştiği iddiasıyla reddedip, bilimin önünü kapatmıştı. Hatta bilim adamlarını yakılarak öldürülmeleri cezasına çarptırmıştı. Bu nedenle uzunca bir dönem Batı dünyası karanlık çağı yaşadı. Ne zaman ki kilise sorgulanmaya başlandı işte o zaman Batı dünyası Aydınlanma Çağı’na girdi. Akıl ve bilim egemen oldu. Din sömürüsünün önüne geçildi. Kilisenin yetkileri elinden alındı. Dinin siyasete karışması engellendi. Thomas Paine, bu kitapta Kitab-ı Mukaddes’in ve Yeni Ahit’in içeriğini ele almakta ve onların akılla uyuşmayan ve çelişkili yönlerini tespit edip okuyucuya göstermektedir. Bugün Ortadoğu'nun içinde bulunduğu bunalımın ve acıların altında din tüccarları tarafından sömürülmek yatmaktadır. İnsanların zihnini hurafe ile ele geçirip bunu da din diye yutturdukları için maalesef ki bu coğrafya git gide karanlığa gömülmektedir. Neden Batı dünyası uzay çağını yaşarken Ortadoğu halkları acılar içinde kıvranmaktadır?
Akıl Çağı
Akıl ÇağıThomas Paine · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019821 okunma
Çağ, Yok Oluş, Benlik, İslam, Roşa
_TARİH ÖNCESİ DEVİRLER_ _İnsanoğlunun ortaya çıkışıyla başlayıp, yazının icadına kadar geçen dönemdir. Taş ve Maden Devri olarak ikiye ayrılır. _1-Taş devri_ _a)- Eski Taş – Paleolitik devir: (M.Ö.2,5 milyon - M.Ö. 12.000) (avcı ve toplayıcı). Karain, Beldibi ve Belbaşı. Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki Altamira, Fransa’da Laskö
Reklam
Batı Dünyası Neden Karanlık Çağı Yaşadı?
Mısır, Mezopotamya, Babil, Hint ve Çin uygarlıklarında geliştirilen bilimsel bilgi etkinliği, MÖ 6. yüzyıldan itibaren Antik Grek dünyasında daha ileri bir düzeye taşındı. Bu dönemde matematik, astronomi, biyoloji, tıp ve fizik disiplinlerinde uzun yıllar egemen olan başarılar sergilendi. Arkhimedes’in (MÖ 287-212) matematiksel fizik, Apollonios’un (MÖ 262-190) geometri ve astronomi, Eratosthenes’in (MÖ 276-194) coğrafya, Hipparkhos’un (MÖ 190-120) astronomi ve coğrafya disiplinlerinde geliştirdiği kuramsal ve deneysel çalışmalar, bu disiplinlerin kuralları tanımlanmış, yöntemleri belirlenmiş, içeriği son derece iyi düzenlenmiş bilim dalları haline gelmesini sağladı. MÖ 3. yüzyıldan itibaren bu kuramsal araştırma geleneği, mevcut bilgilerin pratiğe uygulanmasıyla yeni bir evreye ulaştırıldı. Birçok önemli teknik araç Ktesibios (MÖ 285-222), Philon (MÖ 2. yüzyıl) ve Heron (MS 1. yüzyıl) tarafından geliştirildi ve başlangıçta egemen olan saf araştırma geleneği, uygulama alanı olan bilgilerin toplumsal açıdan yarattığı ilginin ve dikkatin etkisiyle başat bir konum kazandı. Buna karşılık MÖ 30 yılından itibaren siyasi bir güç halini almaya başlayan Romalıların egemenliğiyle birlikte, bilimin kuramsal boyutu gittikçe daha az önemsenmeye ve imparatorluğun fiziksel gücünün gerektirdiği teknik araç-gereç yapımının öne çıkarılmasıyla da unutulmaya başlandı. Başlangıçta bilgiye sahip olmak başlı başına bir erdem olarak kabul edilirken, giderek bilginin yararı tartışılmaya başlandı. Sonunda Batı, bilim yapılmayan, söylencelerin, safsatanın ve boş tartışmaların egemen olduğu, uzun sürecek bir karanlığa gömüldü.