Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Batık Liman'a Giriş
Şiirin gizli labirentlerinde, 'ilk zaman' katmanında, insanın içinde gömülü duran o çözülmez bilinmezi gün ışığına çıkarmayı dener. Batık Liman'ın dinamiği, ışık-karanlık, hayat- ölüm, zayıflık-güç karşıtlıkları boyunca gelişerek evrenin 'ilk' şafağının rengini, kokusunu, nemini, temizliğini, lekesizliğini ve saflığını duyurur. Bütün bu karşıtlıkların ortasında Ungaretti'nin 'ben'i vardır. Bu 'ben' insan olmanın ötesinde şairdir, "bağlaşık bir çığlık". Birden Tarih oluveren özel yaşanmışlıkların içinden geçmiş, tüm insanlığın sözcülüğünü üstlenmiş bir sestir: Bir Adamın Hayatı (Vita d'un uomo) gibi yalın bir adın önemi de buradan gelir.
Sayfa 24 - Işıl SaatçıoğluKitabı okudu
Batık Liman'a Giriş
Batık Liman'ın yayımlanmasını sağlayacak kadar şiire inanan, Ungaretti'nin subayı, Ettore Serra. "Arap olmasına arap değildi artık." diyordu arkadaşı için Ungaretti. "Ama bir başkası da alamıyordu. Tedirgindi. Nasıl ve nereye yerleştireceğini, nasıl ve nerede yumuşaklığa dönüştüreceğini bilmediği, yıkıcı bir sevgi taşıyordu yüreğinden; yersiz yurtsuz, köklerinden koparılmış hissediyordu, müthiş bir kin duyuyordu kendine karşı, insanın ruhunda açılmış bir yaraydı sanki, Nietzsche okuttu bana; on yedi yaşımdaydım, müslüman annesini korkutmak için yatağının başucuna bir haç astığını söylemişti. Birlikte Poe ve Baudelaire okuduk; Mallarme okutmak istedim ona ama dalgayı geçti benimle." Bu 'köksüzlük' sancısının karşısına kısacık, yoğun, kök duygusuyla bilenmiş bir dize ile dikiliyordu Ungaretti, şairdi. Batık Liman'da açıklıyordu sahip olduğu gücü: Ancak şair inebilirdi denizin dibine, bilinçaltındaki batık limanlara ancak o ulaşabilirdi; içindeki düğüm düğüm şarkıyı çözebilir, onu çevreye yayabilirdi. Ancak geride, tüketilmez, giz yüklü, çok değerli bir 'hiç' kalmalıydı ona. Giz, 'ben'i kendi köklerine bağlayan birşeylerin varolduğunun bilinciydi. Bunu bilen insan "kırılganlığına" boyun eğer, evrenin "canlı bir lifi” olduğunu duyumsar, "aylak"lığı seçebilir ve kendi kimliğini yitirmeksizin zamanın değişimini gövdesinde duyabilirdi. Ancak böyle dönüşebilirdi sonluk-sonsuzluk karşıtlığı bir sürekliliğe.
Sayfa 19-20, Işıl SaatçıoğluKitabı okudu
Reklam
Batık Liman'a Giriş
...batık liman, sürekli bulunan ve sürekli yitirilen o ilk saflığın mutlak mekanıdır: Bireyin durmadan geri dönerek yaklaşmaya çalıştığı ancak bir türlü tanımlayamadığı bir 'ilk model'. Bu 'mutlak'lık arayışı, Ungaretti'yi ilk andan başlayarak Mallarme'ye yaklaştırır. Onun için salt şiir (poésiepure), insanın içinde gömülü, yitirilmiş bir saflığın yeniden kazanılma edimi olarak tanımlanabilir. Bu kavuşmayı şiirde gerçek kılabilecek tek olgu ise bellektir: Nesnel olgulara yüz vermeyen, o saflığı, o 'ilk'i hiç unutmamış bir bilincin belleğidir bu. O uçurumu kazan, gömülü de olsa varolan, yalnızca unutuluş bölgesine bırakılmış o sözü bulup çıkarmaya çalışan bir bellek.
Sayfa 17 - Işıl SaatçıoğluKitabı okudu
Batık Liman'a Giriş
Ungaretti'nin hayatından kopup gelen her sözcük, uzun, sancılı bir arayışın ardından doğar; zengin ama sağındır. Birşey söyler, birçok şeyi söylemez, susar; işte bu yüzden söylemediği şey ile birlikte algılanır. Zanzotto da doğruluyor bunu: "Ungaretti, yabanıl bir sınama gereksinimini yaşar sürekli. Kendi yoksulluklarında yitmiş köklerin içinde kalır, onların su yüzüne çıkan sığlığında kalır, söylenen şey de sınırlıdır orada, kendisini ortaya koyuşundaki hayratlığına rağmen."
Sayfa 16-7, Işıl SaatçıoğluKitabı okudu
Batık Liman'a Giriş
"İnsanın şiir, resim ya da mimariyle kendisinin kıldığı herhangi bir 'biçim'de, biçim'in içinde, onu dibe, kendisine doğru çeken bir uçurum vardır hep. Yarattığı şeyde, tıpkı kendisinde olduğu gibi hep bir 'yok'luk vardır; baş dönmesi ve korku yaratır o boşluk" (... ) "Ama 'yok'luk birşeydir, boşluk bambaşka birşey. Birinde canlı bir biçim'in yokluğu vardır, diğerinde canlı bir biçim yoktur, boşluk vardır". Ungaretti bu yokluğu en çok kutsallıktan yoksunluk bağlamında yaşar: "Tanrı'dan yoksun bir dünyanın" korkunçluğun karşısında hep aynı dehşeti, aynı hayreti duyacaktır.
Sayfa 15 - Işıl SaatçıoğluKitabı okudu