Bu kitap yeni mezun bir hekimin 20.yüzyıl başında ilk görev yerinde yalnız başınayken yaşadıklarını anlatmakta ve günümüzde de tüm yaşanmışlık haliyle geçerliliğini korumaktadır. Yeni mezun olup görev yaptığım yıllarıma beni geri döndürdü. Ülkemizde ne yazık ki tıp fakültesi dahil yüksek öğretim lise kafası ile okutulmakta. Toplumsal ve kültürel bir çok etkenin rol oynamasıyla bireyselleşemeyen bir toplum olarak bir çok konuda eksiklik yaşıyoruz. Ayrıca bu durum yüksek öğretim esnasında meslek sahibi olacağım bilinciyle üniversite eğitimini sürdüremememizin temel nedenlerinden birisi olduğu kanaatindeyim. Herkese tavsiye ettiğim bir kitap olsa da kişisel mesleki tecrübelerim ve kitabı okurken hissettirdiği tüm duyguları dikkate aldığımda tıp fakültesini bitirmeden meslektaşlarım tarafından mutlaka okunması gereken bir kitap.
Bilim kurgu ve fantastik görünümlü ama geçmişten ve yaşadığımız zamanı da içine alarak geleceği çizen öyküleri içeren muhteşem bir kitap. Her hikayede sorgulatan felsefesi ile mutlaka okunmasını öneririm…
Ben RobotIsaac Asimov · İthaki Yayınları · 20227,2bin okunma
Toprak, yaz yağmurundan daha bol yağan kadın gözyaşına her nedense her zaman hasrettir. Ve derler ki kadınlar ne kadar çok ağlarsa erkekler o kadar mesutturlar.
Ölünün başı büsbütün kalabalıklaşmıştı. Polisler de halkın arasına karışmış, geziniyorlardi. Bir lahza*, ölünün de yanımızda oldugunu düşündüm. Hepimiz, sırtımızda ve elbisemizin altında, gözlerimizin içinde bir müstakbel ölü gezdirmiyor muyduk? Bir zaman için kendi ölüsünü görebilecek, seyredebilecek bir yaradılışta alsaydı da bu ölü kalkıp ölüsüne baksaydı, herkes gibi biraz sararacak ve etrafındakilere: Bugün yemek yiyemeyecegim, diyecekti.
Trifon toprağı sevmez, ona hürmet ederdi. Çünkü birçok sevdikleri orada, onun altında, aklın durduğu bir yerde yaşıyorlardı. Fakat toprağın üstünde koşan, onun üstünde beş on para kazanmak kaygısıyla dönüp dolaşan insanlar ne tuhaf mahluklardı. Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahluklardı. Bu mektebe giden ufak çocuklar, denizin karşısında mektebi unutup bir gün, bir gece düşünceli kalamazdı. Dersler deniz kadar güzel, deniz kadar öğretici miydi acaba? Trifon denize girmeyenlerle arkadaşlık bile etmek istemezdi. Trifon denizi görmediği zaman, elinde keser, mütemadiyen küçük yelkenliler, garip kayıklar yapardı.
Sade diliyle doğal sokak yaşamını içtenlikle önümüze seren diğer bir Sait Faik öykü kitabı daha. Semaver ve Stelyanos Hrisopulos gemisi öyküleri özellikle beni etkileyen ve favorilerim olan öyküler…
SemaverSait Faik Abasıyanık · İş Bankası Kültür Yayınları · 201311,7bin okunma
Katip Çelebi’nin Düstur ül-Amel fi Islah il-Ha-
lel'de (Kötülüklerin Düzeltilmesi için Uygulanacak Kurallar) iddia ettiğine göre, devletler insan organizmaları gibidir: Doğar, büyür ve yaşlanırlar ve bu süreçte eskiçag ve Islâmi tıpta esas alınan dört vücut sıvısı arasındaki ilişki büyük önem taşır. Yaşlılıkta balgamın artmasıyla hareketlerde ağırlık artıyordu ki, bu durum orduya karşılık geliyordu. Bu fazla ağırlığın kaçınılmaz olumsuzlukları vardı: Devlet hazinesi üstüne büyük bir yük biner ve bu durum köylünün sömürülmesine, toplumsal rahatsızlığın kolayca artmasına ve devletin mevcudiyetinin sarsılmasına yol açardı. Ancak Katip Celebi ye göre yeise lüzum yoktu: Gerekli mali değişiklikleri yürütecek ve kapı kullarını yeniden disiplin altna alacak güçlü bir el, Osmanlı’yı
artık genç bir bünyeye kavuşturamaz, ama ona uzun ve sağlıklı bir yaşlılık yaşatabilirdi.
Ağırlıklı olarak Osmanlı dönemini içeren olabildiğince temel noktalara değinerek en kısa haliyle Türk tarihini anlatan yabancı yazarlar tarafından yazılmış güzel bir eser. Eksik kaldığını düşündüğüm çok noktası olsa da şahit olduğumuz yakın Türkiye dönemlerini de içine alması dikkat çekici. Temel güzelliği ise özellikle araştırmacı akademisyen yazarlar tarafından ele alınmış olan tarihimizi yabancı gözüyle de görebilmek diye düşünerek beğenip öneriyorum…
Friedrich Engels' in şu öğüdü değerlidir: "Bir keçinin gidebileceği yerden bir adam gidebilir; bir adamun gidebileceği yerden bir tabur gidebilir ve taburun olduğu bir yerde ordu
da vardır. Ve Türk süvari birliği büyük taaruzda bunu ders niteliğinde tüm dünyaya gösterdi…